Tahir Büyükkörükçü Kimdir?

Sultan’ül Vâizîn olarak bilinen Konya eski müftüsü ve Kapu Camii vâizi Tahir Büyükkörükçü kimdir? Hayatı, şahsiyeti ve eserleri....

  • Tahir Büyükkörükçü Kimdir Kısaca

1925 yılında Konya’da doğan Tahir Büyükkörükçü, Konya müftülüğü ve Kapu Camii vâiziliği yapmış 20. yüzyılın önemli İslâm âlimlerindendir. Konya'nın manevi dinamiklerinden olan Tahir Büyükkörükçü, Konya'nın meşhur hoca efendilerinden hadis, sarf, nahiv, usûl, mantık, belâğât v.b. dersleri alamış ve hayranı olduğu Mahmut Sami Ramazanoğlu Hazretlerine genç yaşta intisab etmiştir. 2011 Yıllında Hakkın rahmetine kavuşan Tahir Hoca Sultan’ül Vâizîn olarak bilinir. (1925 – 2011)

TAHİR BÜYÜKKÖRÜKÇÜ KİMDİR?

İlmin aydınlattığı, irfânın nurlandırdığı, firâsetin yön verdiği, azim ve gayretin bereketlendirdiği bir ömür… Akl-ı selîmle atılan isabetli adımları, Zevk-i selîmle şekillenen muhteşem hizmetleri, Azm-i kavî ile ulaşılan âlî hedefleri ile ölümsüz eserler bırakan, İslâm’ı teblîğe adanmış, Şerîate vakfedilmiş bir ömrü ile olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan; kâli hâline râm olmuş bir şahsiyyetti.

O, mümin-i kâmil firâseti ile bakmış, ellerden değil gönüllerden tutmuştur. Dilden değil yürekten konuşmuş, kulaklara değil ruhlara hitâb etmiştir…

Bıraktığı eserlerle, vaaz ve konferanslarıyla, cemaati ve sevenleri ile Onu “Ölmeyenler” kervanına katan ihlâsı, aşkı ve teslimiyetidir.

EĞİTİM - ÖĞRETİM HAYATI

1940lı yıllarda, çocuk yaşlarında ilim tahsiline başlamıştır. Çok kısa zamanda hocası Hacı İsa Rûhî Bolay’ın takdirini kazandı. Dört yıl süren talebeliğinde sarf, nahiv, usûl, mantık, belâğât v.b. ilimleri tahsil etti. Hacı Veyis Zâde Mustafa Efendi’den ahlâk ilmi, Berîka; Hacı Haydar Efendi’den kıraât ilimleri okudu. Hacı Hâkî Efendiden farsça öğrendi.

Bir yandan talebeliğe devam ederken diğer yandan hafızlığa çalıştı. Tahsil ve askerlik sebebiyle yarım kalan hıfzını, askerlik dönüşü tamamladı. “Her gece beş ham ezberler, onu sabah namazında mihrabda okurdum.” diye söylediği nakledilir.

Yine talebelik yıllarında, on dokuz yaşlarında devrin Manevî büyüklerinden Mahmûd Sami Ramazanoğlu Efendi’ye intisâb ederek manevî dersini aldı. Üstadının sevgisini rûhuna, bütün benliğine öyle bir nakşetti ki, o ulvî, yüce ve âlî nakış, hayatı boyu ne silindi, ne soldu, ne de değişikliğe uğradı.

“Âşıklar Sultânı” Hazreti Pîr’in aşk yolu, Onun da yolu idi. Zira “nakşî” olduğu gibi aynı zamanda “mevlevî” de idi. O da Mevlânâ gibi Kur’an’ın kölesi, Muhammed Muhtâr’ın yolunun tozu idi, toprağı idi.

İRŞAD VE TEBLİĞ AŞKI

1950 yılında resmî göreve, vaizliğe başladı. Genç ve heyecanlıydı, güzel konuşuyordu. Konuşmaları ruhlarda inkılâba sebep oluyordu. Çünkü söyledikleri ile bizzat amel etmekte, yaşadıklarını cemaatine anlatmaktaydı. İlim sahibiydi, büyük cemaatler saatlerce onu dinliyor, kimse sıkılmıyor, bırakıp gidemiyordu. Zira insanı hayran bırakan bir üslubu vardı. Üzerinde ricâlullahın himmeti, ümmetin duâsı vardı. Bu iki büyük nimete mazhar olmuştu. Yirmi yedi mayıs ihtilalinde her şeye rağmen bir tek vaazından geri kalmadı. Bir dostu Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu Efendi’ye “Efendim Tahir Hoca kardeşimiz çok sıkıntılı günler geçirdi ancak hamdolsun bir şey yapamadılar.” deyince, Sâmi Efendi: “-O, Allah için konuştu.” buyurmuşlardır.

Tebliğleri fasılasız devam etti. Camiler doldu taştı. Salonlarda on binlere hitâb edildi. Rasûlullah -sallâllahü aleyhi ve sellem-’in ravzasında, Beytullah’ın gölgesinde vaaz şerefine erişti. Cennet vatanı karış karış gezdi. İrşâd faaliyetleri Avrupa’ya dek uzandı. Avrupa’dan vatana gelen on binlerce konuşma bandı, binlerce insanın hidayetine vesile oldu.

SULTAN’ÜL VÂİZÎN

1945'ten sonra askerlik dönüşü, eski garaj civarındaki Boncuk Camii'nde imamlığa başlamıştır. Konya Müftülüğünde vaizlik ve müftülük görevleri almıştır. Zamanın Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki'nin Konya'ya gelişinde vaazını dinlediği Tahir Hoca, yapılan bir imtihanla 1951 yılında Konya merkez vaizliğine tayin edilip, 1965 yılında da Konya müftüsü oldu.

1965'de Denizli'de başlayan salon konuşmalarıyla tanınmaya başlayan Büyükkörükçü'ye, 1960 - 70'li  yıllarda Adana, Ankara, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, Isparta, Karaman, Kayseri, Malatya, Maraş, Nevşehir, Niğde, Samsun, Sivas gibi merkezlerdeki çeşitli camilerde verdiği vaazlara ilgi her geçen gün arttı. Yedi yıla yakın devam eden müftülük döneminden sonra kendi arzusu ile tekrar kısa bir süre vaizlik yaptı ve 1973 yılında emekliye ayrıldı. 12 Eylül Darbesi'nden sonra tekrar Kapu Camii'ne dönerek 2000 yılına kadar vaaz verdi.

5 Mart 2011 günü 06:00 sularında tedavi gördüğü Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 86 yaşında vefat etmiştir.

ESERLERİ

  1. Hakîkî Vechesiyle Mevlâna ve Mesnevî
  2. İslâm'da Edeb
  3. Mevlânâ ve Mesnevî gözüyle Peygamber Efendimiz
  4. Mübarek Ramazan ve Oruç
  5. Müslüman Peygamberini tanımalısın

Kaynak: Dr. Abdurrahman Büyükkörükçü, Altınoluk Dergisi, 2011 - Nisan, Sayı: 302

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • 2019 Agustos ayında Konya'ya Mevlana'yı ziyarete gitmiştik. Üçler mezarlıgında Tahir hocanın Mezarını görünce çok şaşırmıştım. Digerleri gibi şaşalı bir Mezarı oldugunu zannediyordum. Fakat aynı Medine'deki mezarlar gibi basit bir Mezardı.
    O zaman daha iyi anladım ki Tahir hocam hakiki islam Alimiydi.
    Allah rahmet eylesin

    Allah rahmet eylesin

    ALLAH RAHMET EYLESİN

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.