Taif Kuşatması

Siyer-i Nebî

Taif kuşatması ne zaman gerçekleşti, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu kuşatmaya katıldı mı? Taif kuşatmasının sebepleri ve sonuçları.

Taif Muhasarası Şevvâl 8 / Şubat 630 yılında gerçekleşti.

TAİF KUŞATMASININ SEBEPLERİ

Huneyn’den kaçanlar, onların genç reisleri Mâlik bin Avf dâhil hepsi Tâif kalesine gitmişlerdi. Benî Sakîf’le beraber yeni bir müdâfaa harbine hazırlanıyorlardı.

Müslümanların bir kısmı Tâif’i kuşattı. Bu muhâsarada birçok harp taktiği uygulandı ve yeni harp vâsıtaları kullanıldı. Ancak Tâif çok muhkem bir kale olduğu için, yapılan hücumlara gâyet iyi dayanıyordu. Diğer ta­raftan, düşmanı kale dışına çıkarmak mümkün olmadı. Hattâ Hâlid bin Velîd, kendilerin­den dövüşmek için er istediğinde, onlar cevâben:

“–Sana karşı duracak kimse kalemizde yok!” diyerek oldukları yerden bir kişi bile dışarıya çıkarmamışlardı. Bunun üzerine Allâh Rasûlü (s.a.v):

“–Düşman, tilki gibi inine girmiş bulunuyor. Artık kendi hâllerine bırakılırsa, onlar­dan bir zarar gelmez!” buyurarak muhâsaranın kaldırılması hâlinde herhangi bir zararın olmayacağına işâret ettiler. Çünkü O, mütecâviz değil, bir rahmet ve teblîğ Peygamber’i idi. Mekkelilerde ol­duğu gibi Tâiflilerin de hidâyete ermelerine vesîle olmayı arzuluyorlardı. Nitekim çok geç­meden muhâsarayı kaldırdılar.

Peygamberimizin Hidayete Ermesi İçin Dua Ettiği Kabile

Ashâb-ı kirâm, Rasûlullâh’tan (s.a.v), Tâ­if mu­hâ­sa­ra­sın­da Müs­lü­man­la­ra pek çok zâ­yi­ât verdiren Sa­kîf kabîle­si­ne bed­duâ et­me­sini is­temişlerdi. Rah­met Pey­gam­be­ri ise onların hidâyeti için duâ ettiler:

“Yâ Rabbî! Sakîf’e hidâyet nasîb eyle ve onları bize getir!..” diye Hakk’a ni­yâz ve ilticâ eyleyerek oradan ayrıldılar. Netîcede bu du­ânın be­re­ke­tiy­le kı­sa bir müd­det son­ra Sakîfliler Müs­lü­man olmak için Allâh Rasûlü’ne geldiler. (İbn-i Hi­şâm, IV, 134; Tirmizî, Menâkıb, 73/3942)

Allâh Rasûlü (s.a.v) Hicret’ten önce kendisine çok kötü davranan, taşa tutarak her tarafını kan revân içinde bırakan bir kavme bedduâ etmediği gibi onların hidâyetini büyük bir şevkle arzu etmişlerdir. Nitekim bir sene sonra gelip Müslüman olduklarında, târifsiz bir sürûra gark olmuşlar, muhtelif ikramlarda bulunarak onlara günlerce vakit ayırmışlardır.

Bu muhâsaranın o an için en ehemmiyetli kazancı, Allâh Rasûlü’nün (s.a.v) kaledeki kölelere, Müslüman oldukları takdirde hürriyete kavuşacaklarını îlân etmesi, bu vaad üzerine 23 kölenin düşman saflarından kaçarak İslâm’ı seçip hidâyete ermeleri olmuş­tur. Daha sonraları pek çok hadis rivâyet eden Ebû Bekre es-Sekafî (r.a) de bunlardandır.[1]

Allah Rasûlü (s.a.v) o gün:

“Kim Aziz ve Celil olan Allah yolunda düşmana bir ok isabet ettirirse onun için Cennet’te bir derece vardır” buyurarak Müslümanları cihada teşvik etmişlerdi. (Ebû Dâvûd, Itk, 14/3965; Ahmed; IV, 113)

TAİF KUŞATMASININ SONUÇLARI

Bu müjdeye nail olmak için Müslümanların ok yağmuruna tutmalarına rağmen Tâif’in sağlam hisarları direnmişti.

Müslümanlardan pek çok kişi yaralandı ve 12 kişi şehîd oldu. Düşmandan da 3 kişi öldürülebildi.

Sahih rivâyetlerin delâletinden anlaşıldığına göre Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bu muhâsara ile Tâif’i fethetmeyi hedeflemiyorlardı. Bilâkis onların gücünü kırmak ve beldelerinin Müslümanların elinde olduğunu, istedikleri zaman oraya girebileceklerini göstermek istiyorlardı. Rasûlullah (s.a.v), etrafı İslâm ile kuşatılmış, er ya da geç ya İslâm’a girecek veya teslim olacak ve bir de sağlam surlarla kuşatılmış bir beldeyi fethetmek için Müslümanları zora sokacak ve çok sayıda şehîd verecek değildi.

Peygamberimiz Müslüman Olmalarını Çok İstiyordu

Diğer taraftan Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz daha evvel Kureyş’e ehemmiyet verdiği gibi Sakîf kabilesi üzerine de titriyorlardı. Eğer onlar İslâm’a girerlerse, İslâm’ın temelini teşkil eder, esas maddesini oluştururlardı. Zira onlar fetânet ehli, zekî kimselerdi. Tâifliler, “Arapların en zeki olanları” diye bilinirdi. Bu sebeple onların İslâm’a girmelerini çok arzu ediyorlardı. Bu sebeple daha Mekke devrinde bile dâveti onlara ulaştırmak için gayret sarfetmişler ve onları hidâyete dâvet etmişlerdi.

Müslümanlar muhâsarayı kaldırarak Ciʻrâne’ye döndüler. Bu sırada Ebû Mûsâ el-Eş’arî de Evtâs Savaşı’nı kazanarak oraya gelmişti.

Dipnot:

[1] Buhârî, Meğâzî, 56.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.