Taif Nerede?

Taif nerededir? Taif'in İslam tarihindeki yeri ve önemi nedir?

Bugün Suudi Arabistan’ın dördüncü büyük şehri olan Tâif, Mekke’nin güneydoğusunda, Vec vadisinin iki tarafında ve deniz seviyesinden 1700 m. yükseklikte kurulmuştur. Mekke’ye Mekke-Riyad otobanından 130 km., Arafat’ın güneyindeki dağ yolundan 80 km. uzaklıktadır. Tâif bağ ve bahçeleriyle meşhur olup serin havası ve bol yağmurlarıyla eskiden beri Mekke’nin yazlığıdır. Gül bahçeleriyle de meşhur olan Tâif’te dünyanın en meşhur gülyağı üretilir. Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in, peygamberlikle görevlendirilişinin 10. yılı Şevval ayının sonlarına doğru gerçekleştirmiş olduğu Tâif yolculuğu, İslâmiyet’i tebliğinin önemli bir safhasını teşkil etmektedir. Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yanma Zeyd b. Hârise'yi alarak Sakıf kabilesinin yaşadığı Tâif’e gidip onları İslâmiyet'e davet etti. Kureyşliler ile ticaret ve akrabalık bağları olan Sakifliler'den hiçbiri onun çağrısını dinlemediği gibi kendisini ve Zeyd b. Hârise’yi şehrin ayak takımına taşlattılar. Atılan taşlarla ayakları kanayan Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'i korumak isteyen Zeyd (r.a) de başından yaralandı.

Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Tâif'ten ayrıldıktan sonra Mekke'ye ancak müşrik olan Nevfeloğulları'nın reisi Mut'im b. Adî’nin himayesinde girebildi. Hz. Âişe -radıyallâhu anhâ- sonraları, hayatında Uhud Gazvesi’nden daha zor bir gün yaşayıp yaşamadığını Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e sorunca o şöyle demişti: "Tâif dönüşünde bir ara başımı yukarı kaldırdım, beni gölgelendiren bulutun içinde Cebrâi -aleyhisselâm-‘ı gördüm. Cebrâil -aleyhisselâm- istediğim takdirde Mekkeliler'i helâk edecek meleğin emrime verileceğini söyledi, melek de yanıma geldi. Bunun üzerine, "Hayır! Ben, Allah'ın bu müşriklerin soyundan yalnız O'na kulluk eden ve kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayan kimseler çıkarmasını arzu ederim" dedim (Buhârî, "Bed'ül-halk", 7; Müslim, "Cihâd", 111).

Kaynak: Diyanet Kutsal Topraklar Rehberi

İslam ve İhsan

TAİF SEFERİ VE TAİF KUŞATMASI NASIL GERÇEKLEŞTİ?

Taif Seferi ve Taif Kuşatması Nasıl Gerçekleşti?

PEYGAMBERİMİZİN TAİF YOLCULUĞU

Peygamberimizin Taif Yolculuğu

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.