Takdim Nedir? Takdim Etmek Ne Demek? Anlamı Nedir?
Takdim ne demek? Takdim etmek ifadesinin anlamı nedir? Takdim kelimesine örnek cümleler.
Takdîm veya Takdîm etmek: Bir şey sunmak. Öne geçirmek, öne geçmek, öne almak anlamlarına gelmektedirler.
TAKDİM KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER
Müsbet ilmin ancak yakın zamanda tespit edebildiği bu çift yaratılış keyfiyeti, bize on dört asır evvel nâzil edilen Kur’ân âyetlerinde bildirilmiş, insanlığa bir ilim armağanı olarak takdim edilmiştir.
*****
Değerli okuyucularımız!
Daha önce Nebîler Silsilesi serlevhasıyla telif edilip dört cilt olarak takdîm edilen kitabımız, genişletilerek yeniden yayına hazırlandı. Rasûl-i Ekrem -
sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den önceki peygamberlerin hayâtı üç cilt hâlinde neşredildi. Eski baskıda dördüncü cilde tekābül eden Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hayâtı ise, yeni baskıda, biri Mekke-i Mükerreme, diğeri de Medîne-i Münevvere devrine âit olmak üzere iki müstakil cilt hâlinde hazırlandı.
*****
İnsanoğlu dâimâ ince rûhlu, zarif ve rakik kalpli rehberlere muhtaçtır. Yine bu yüzdendir ki insanlar, -müsbet veya menfî- rehber kabûl ettikleri
kimselere meftûn olur, hayran kaldıkları kişileri güçleri nisbetinde taklîde çalışırlar. Bugün nefsânî sefâhet ve mânevî sefâlet içindeki birtakım kimseleri kendine örnek alarak onlar gibi olmak için kendilerini ve ebedî saâdetlerini tehlikeye atanların hâli, ne müthiş bir insanlık isrâfı ve iflâsıdır!.. Bu dehşet verici aldanış, aslında boş bırakılmış gönül tahtının doldurulması adına yanlış kimselere takdîm edilerek ziyân edilmesinden başka bir şey değildir.
*****
İmtihan âleminde kurda gönül kaptırarak ebedî bir felâkete dûçâr olmamak için, Cenâb-ı Hakk’ın biz kullarına “Üsve-i Hasene” yâni en güzel
bir örnek şahsiyet olarak takdîm ettiği, Server-i Âlem, Seyyidü’l-Mürselîn, Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e aşk ve muhabbetle tâbî olmalıyız.
*****
Allâh Teâlâ için zaman ve mekân düşünülemez. O, zaman ve mekân kayıtlarından münezzehtir.29 Ezelde yalnız kendisi var olan ve var olmak için başka bir var ediciye muhtaç olmayan Cenâb-ı Hak, bilinmeyi ve bu bilinmenin îcâbı olarak ibâdetlerle tekrîm olunmayı murâd ettiğinden, “âlem-i kesret” (çokluk âlemi yâni kâinât) denilen mâsivallâhı30 yaratmıştır. Bu yaratışta, ilk önce husûle gelen, bir “nûr”dur. O nûr da, “Hakîkat-i Muhammediye”nin özü, aslı ve mayasıdır.
Nasıl ki kıymetli bir mücevher, çıplak bir sûrette takdîm edilmez ve etrâfına birtakım süslü ambalajlar konursa, bütün varlıklar da “Nûr-i Muhammedî” karşısında o mevkîdedir. O’nun izzeti hakkı için yaratılmıştır. Buna göre varlığın ilk sebebi Cenâb-ı Hakk’ın bizzat Zât-ı Ulûhiyyeti, ikinci sebebi ise “Nûr-i Muhammedî” yi, şerefi ve kıymeti sebebiyle sâir varlıklar ile zarflandırmak ve tezyîn etmek gereğidir.