Takva Ne Demektir?

Sorularla İslam

Bir mü’minin, gerek gönül dünyâsında gerekse beşerî münâsebetlerde kıymet hükümlerini oluşturan iki temel kaynak Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye’dir. Bu kaynaklarda insanın değer ve îtibârının ancak “takvâ”sı ölçüsünde olduğu belirtilmiştir.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“…Sizin Allah katında en değerliniz, takvâ bakımından en üstün olanınızdır…” (Hucurât, 13)

Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- buyurdular:

Kul, mahzurlu şeylere düşme endişesiyle mahzûru olmayan bâzı şeyleri de terk etmedikçe gerçek müttakîlerin derecesine ulaşamaz.” (Tirmizî, Kıyâme, 19/2451; İbn-i Mâce, Zühd, 24)

TAKVA NEDİR?

Takvâ; kalbi mâsivâdan, yâni Allah’tan uzaklaştıran her şeyden korumak sûretiyle cemâlî tecellîlerin mâkesi hâline gelmektir.

Takvâ, nefsânî arzuları zayıflatmak, rûhânî istîdatları inkişâf ettirmek ve Cenâb-ı Hak’la dostluğun tesisidir.

Takvâ, Allâh’a yakınlık ve ebedî vuslat kapısıdır. O kapıdan geçenler; hayatı, med-cezirlerine kapılmadan, denge ve muvâzeneyi bozmadan huzûr içinde yaşarlar.

Velhâsıl takvâ, mü’minin, Allâh’ın hıfz u emânına sığınarak, âhirette kendisine zarar ve elem verecek şeylerden titizlikle korunması ve günahlardan sakınarak sâlih amellere sarılmasıdır.

Nitekim şu hâdise, takvânın ne olduğu husûsuna müşahhas bir misaldir:

Hz. Ömer (ra), bir gün Übey bin Kâ’b (ra)’a takvânın ne olduğunu sormuştu. Übey (ra) da ona:

“–Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü ey Ömer?” diye mukâbelede bulundu. Hazret-i Ömer:

“–Evet, yürüdüm.” karşılığını verince de bu sefer:

“–Peki, ne yaptın?” diye sordu.

Hz. Ömer:

“–Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf ettim.” cevâbını verdi.

Bunun üzerine Übey bin Kâ’b (ra):

“–İşte takvâ budur.” dedi. (İbn-i Kesîr, Tefsîr, I, 42)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, 40 Soru 40 Cevap, Genç Kitaplığı