Takvâ ve Fücur Nedir?

İSLAM VE İHSAN

Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, bugünkü gündem yazısında "takva" ve "fücur" kavramlarına, hayır ve şer çatışmaları değindi. 

İnsanın iç yapısında biri hayrı ve takvâyı, diğeri şerri ve isyânı emreden iki zıt kutup vardır. Herkes, bir ömür bu iki zıt kutbun çatışmalarıyla hâl ve gidişatına istikâmet vermektedir.

TAKVÂ VE FÜCÛR

Takvâ galip geldiğinde, sâlih amellere ve güzel ahlâka yönelmekte; aksine fücûr galip geldiğinde ise türlü günahlara ve ahlâksızlıklara düşmektedir.

Âyet-i kerîmede buyurulur:

(Allah,) ona (yani insana) fücûru da takvâyı da ilham etmiştir.” (eş-Şems, 8)

Hazret-i Mevlânâ der ki:

“Ey Hak yolcusu! Mûsâ da Firavun da senin varlığında mevcuttur. Bu iki hasmı kendinde araman gerekir!..”

“Vahyin ışığında aydınlan ki, sendeki Mûsâ, sendeki Firavun’a gâlip gelsin!”

Fücûr, insanı Allah’tan uzaklaştıran her şeydir.

Takvâ da, kulu Allâh’a yaklaştıran amel-i sâlih ve her türlü güzel davranışlardır.

Kul, bu iki özellikten hangisine göre yaşarsa, değer ve kıymeti o yönde olur. Nitekim Hazret-i Ömer’e, geceleri kāim (ibâdet hâlinde) gündüzleri sâim (oruçlu) bir şahıstan bahsedip hayli övdüklerinde o, söylenenlere aldırmayıp şöyle dedi:

“–Siz bana bahsettiğiniz kişinin;

  1. Ticareti,
  2. Komşuluğu,
  3. Yol arkadaşlığı nasıl, onu söyleyin!”

Hazret-i Ömer’in dikkat çektiği bu üç husus, insan nefsinin darlandığı anda azgın bir canavar gibi şahlandığı üç aynadır. Nasıl ki sâkin görünen bir kedi dar bir köşeye sıkıştırıldığında içindeki bütün hırçınlığı ortaya dökerse; insan da; ticaret, komşuluk ve arkadaşlıkta dar anlarda iç yapısı neyse onu ortaya koyar. Denilebilir ki, insan ömrü bilhassa bu üç hususla imtihan ile geçmektedir.

DÜNYA İMTİHANINDA AŞILMASI GEREKEN EN BÜYÜK ENGEL

Dünya imtihanında aşılması gereken en büyük engellerden biri olan «nefs», umûmiyetle insanın maruz kılındığı menfî temâyülleri akla getirir. Hâlbuki onun özünde bir mücevher gibi müsbet bir mahiyet de vardır. İnsanoğlunun vazifesi onu, toz-toprak hükmündeki menfîliklerden mânevî terbiye ile arındırarak özündeki cevheri ortaya çıkarmaktır.

Aksi hâlde insanın nefsi, bir kötülükler fabrikası gibi gece-gündüz şeytana çalışır.

Şeyh Sâdî Hazretleri de şöyle söyler:

“Her gözü, kulağı, ağzı olan insan değildir! Gerçek insan; ahlâkı güzel olan kişidir!”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Yıl: 2005 Ay: Ekim Sayı: 08