Tamamlayıcı Tıp Kupa Tedavisi (Hacamat) Nedir?

Tamamlayıcı tedavi metotlarından biri olan kupa tedavisi yani hacamat nedir? Hacamatın neden yapılır? Hacamatın faydaları nelerdir? Kimler hacamat yapamaz?

Kökeni eski Mısır, Çin ve Orta Doğu kültürlerine dayanan, bazı rahatsızlıkların önlenmesi ve giderilmesi maksadıyla, vücudun belli noktalarında bölgesel vakum oluşturmaya dayalı, tamamlayıcı bir tedavi metodudur. Yüzeysel deri kesikleri oluşturarak kanın alındığı şekline yaş hacamat/kupa tedavisi, sadece vakum oluşturulup kanın alınmadığı şekline ise kuru hacamat/kupa tedavisi denmektedir.

HACAMAT NEDEN YAPILIR?

Vücutta biriken toksinler, hastalıkların oluşmasında aktif rol oynamaktadır. Genişleyen damarların dışına çıkan bu zararlı maddeler, hücreler arası boşlukta birikir. Kupa tedavisi, uygulandığı bölgede kan akımını artırarak dokularda sıkışmış toksinlerin uzaklaştırılması esasına dayanır.

Sıklıkla sırt bölgesinde belli noktalara tatbik edilen kupa tedavisi, rahatsızlığın hissedildiği bölgelere ve bunların yakınlarına uygulanmaktadır. Yaklaşık yarım saat süren tedavide, terapist kupaları yerleştireceği bölgeleri belirleyip dezenfekte eder.

Alana uygun büyüklükte kupalar yerleştirilip vakumlanır. Birkaç dakika gibi kısa sürede vakumlanan bölgeden kupa kaldırılır ve jilet[1] ile deriye kasların seyrine uygun düşecek şekilde yüzeysel kesiler atılır. Kupa tekrar yerleştirilerek bölgeden gelen kan kupaya çekilir ve boşaltılır. Gerekirse bu işlem birkaç kez tekrarlanır. İşlem tamamlanınca kupa çıkarılıp cilt temizlenir.

İyileşmeyi hızlandırması için kantoron ya da zeytin yağından faydalanılabilir. Hijyenik şekilde kesilerin üstü kapatılır.

Kupa tedavisinde kesileri çok derin atmaya kalkmak, ille de bölgeden çok kan çıkışını sağlamak, kanama durduğu hâlde vakumlamaya devam etmek doğru değildir. Halk arasında bununla alâkalı yanlış tatbikatlar vardır. Kanama ne kadar bolsa, işlemin o kadar başarılı olduğu zannedilir. Hâlbuki hacamatın tesiri, sadece kanın çıkmasıyla değildir.

Yine hacamat esnasında hastadan çıkan kan tariflenirken çok farklı özelliklere sahip bir sıvıdan söz edilir. Sıvı ne kadar kana benzemiyorsa, köpürüyorsa, kupalar yerleştirilen yerden oraya-buraya fırlıyorsa ilâ âhir, kişinin hastalığının şiddetine ve tedavinin başarılı olduğuna hükmedilir.

Kupa terapileriyle alakalı halk arasında zikredilen bu rivayetlerin esas sebebi; işlemin doğru tatbik edilmeyişidir: Kupaları gereğinden fazla ya da az vakumlamak, gerektiğinden uzun ya da kısa süre vakumlu şekilde hastanın üstünde bekletmek, kesileri fazla sayıda ve gereğinden derin atmak, kanama durduğu hâlde hâlâ vakumlayarak kanı çekmeye çalışmak gibi...

Ayrıca uygulamanın hijyenik şartlarda yapılması, hastanın işleme hazırlıklı olarak gelmesi, kupa terapisine mânî bir rahatsızlığının olmaması, tedaviden sonra bir süre hastanın müşâhedesi gibi; şartlara da dikkat etmek gerekmektedir. Hâsılı, basit bir işlem olarak görülen bu uygulamada dikkat edilmesi gereken mühim hususlar vardır.

BU TEDAVİ NASIL TESİR ETMEKTEDİR? 

Ana tesir, kan dolaşımını artırması ve toksinleri vücuttan uzaklaştırması yoluyladır. Kupaların yerleştirildiği bölgedeki damarları uyarma, hücre tamirini destekleme, bağ dokusunu canlandırma, kas gerginliğini azaltarak ağrıyı hafifletme gibi tesirleri vardır.

Ayrıca vücutta hormonları dengelemek, yüksek kan basıncını kontrol etmek, bağışıklık ve sinir sistemini uyarmak ve tedavi sonunda kişinin daha iyi hissetmesini sağlayarak kaliteli bir hayat sunmak gibi faydaları bulunmaktadır. Bilhassa iskelet-kas sistemi ağrılarında, sinir sıkışması problemlerinde tesirlidir. Hipertansiyon, migren, astım, romatizmal hastalıklar, damar yolu tıkanıklıkları, ağrı, iltihaplanma, nefes darlığı, depresyon gibi birçok rahatsızlığın giderilmesinde tesiri bulunmaktadır.

Kupaların akupunktur noktalarına uygulanabilir olması, sindirim sisteminden cilt rahatsızlıklarına kadar, akupunktur ile tedavi edilen hastalıklarda da tamamlayıcı tedavi metodu olarak kullanılmasını sağlamaktadır. Böylece tedavinin etkinliği artmaktadır.

KUPA TEDAVİSİNİN YAN TESİRİ VAR MIDIR?

Şartlara riâyet edildiği takdirde yan tesirler oldukça az olmasına rağmen hiçbir tedavi metodu için yüzde yüz yan tesirsiz demek doğru değildir. Muhtemel yan tesirler; tedavi sırasında veya hemen sonrasında hastada görülen sersemlik, baş dönmesi, terleme, bulantı, tansiyon düşmesi, çarpıntı ve nadiren baygınlık hissi, hattâ bayılmadır. Bu etkilenmenin genelde sebebi, hastanın bu tedaviye; çok yorgun, uykusuz ve aç gelmiş olmasıdır. Bazen psikolojik sebepler de tesirli olabilir.

İşlemden sonra kupa ile vakumlanan alanlarda ciltte tahriş, hassasiyet, ağrı, mor veya kırmızı lekeler görülebilir. Lekelerin genelde sebebi vakumun gereğinden fazla yapılmasıdır.

Cildin kendini yenilemesiyle, izler, bir hafta-on gün içinde kaybolur. Hijyene dikkat edilmesiyle enfeksiyon gelişme ihtimali zayıftır.

Bazı rahatsızlıklıkların tedavisinde akupunkturla birlikte uygulanabilir.

KUPA TEDAVİSİNİN UYGUN OLMADIĞI DURUMLAR VAR MIDIR?

Organ yetmezliği olanlarda, kalp pili takılı hastalarda, kan pıhtılaşma bozukluklarında uygun bir tedavî metodu değildir. Tatbik edilecek bölgede açık yara, enfeksiyon, yanık-güneş yanığı, cilt rahatsızlıkları vs. var ise uygulama yapılmamalıdır.

[1] Bu işlem için halk arasında “neşter” olarak bilinen “bistüri” de kullanılabilir. Ancak neşterin ucu çok keskin olduğu için dikkatli olmak gerekir. Zira kesiler arzu edilenden derin olabilir.

Kaynak: Betül Nefise İNAL, Şebnem Dergisi, Mart-2022, Sayı: 205

İslam ve İhsan

HACAMAT NEDİR, NASIL YAPILIR VE FAYDALARI NELERDİR?

Hacamat Nedir, Nasıl Yapılır ve Faydaları Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.