'Tarifi Mümkün Olmayan Ağrılar Çektim'

Kovid-19'u atlatan Ardahan'ın Çağlayık köyü muhtarı Necip Nuh, yaşadığı zorlu süreci, "Sanki bıçak ve testere ile etlerim kesiliyordu. Beynime sanki darbeler vuruluyordu" sözleriyle anlattı.

Yakalandığı yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) atlatarak sağlığına kavuşan Ardahan'ın Çağlayık köyü muhtarı Necip Nuh, yaşadıklarını anlattı.

Muhtar Nuh, virüsün vücudunda ilk olarak baş ve boğaz ağrılarıyla belirti göstermeye başladığını söyledi.

Vücudundan farklı reaksiyonlar hissettiğini daha sonra eklem ağrısı ve halsizlik şikayeti üzerine hastaneye gittiğini ve burada koronavirüs testinin pozitif çıktığını ifade eden Nuh, "Ara ara öyle tarifi mümkün olmayan ağrılar çektim. Sanki bıçak ve testere ile etlerim kesiliyordu. Beynime sanki darbeler vuruluyordu. Çok şiddetli dayanılmayacak derecede oluyordu. Dayanılmaz ağrıların yanı sıra koku ve tat kaybı da yaşadım." diye konuştu.

Nuh, hastalığı kimseye bulaştırmamak için 10 gün boyunca evde odaya kapandığını belirterek, çok dikkatli olmasına rağmen hastalığa yakalanmanın da kendisini üzdüğünü dile getirdi.

"10 gün sürede 15 kilo kaybı yaşadım"

Kovid-19'un basite alınacak bir hastalık olmadığını aktaran Nuh, "İnanılmayacak derecede beni etkiledi. O kadar öksürdüm ki beni acile kaldırdılar. Yoğun öksürük nedeniyle ciğerlerimde tahriş oluşmuş. 10 gün sürede 15 kilo kaybı yaşadım. Çok şükür o günleri atlattım." ifadelerini kullandı.

Hastalık sürecinde ailesi ve köylüleri için çok korktuğunu anlatan Nuh, şunları kaydetti:

"Tabii o an farklı bir duyguya giriyorsunuz. Evden dışarı çıkamıyorsunuz ve sağlığınızı kaybetmekle karşı karşıyasınız. Çünkü sevenlerinizi ve yakınlarınızı düşünüyorsunuz. Sorumlusu olduğunuz bir köy var. Bu bir vebaldir, 'eğer birine bulaştırdıysam' diye düşünüyorsunuz. Ben en çok onun etkisinde kaldım. Ölüm Allah'ın emri ama insanlara, sevenlerime ben sebep olmamalıyım. Bu kadar hassas iken, 'birinin hastalığına sebep olurum' diye çok korkmuştum. Köyün muhtarıyım sonuçta, onların günahına girmek istemem. Başıma geldi, ben çektim, başkaları çekmesin. Bu bir vebaldir."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.