Tarîkata Girmeden Önce Belli Bir Dînî Eğitim Almak Gerekir mi?

Tasavvuf

Tarîkata girmeden önce belli bir dînî eğitim almak gerekmez mi? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Tekke ve medreselerin ortaklaşa faaliyet gösterdiği dönemlerde kişiler önce medresede dînî öğrenim görür, ardından mânevî eğitim için tekke ve tarîkatlara intisâb ederlerdi. Bugünün şartlarında bu pek mümkün görünmüyor. Bununla birlikte işin bilincinde olan mürşidler mürîdlerine, seyr u sülûke girerken önce ilmihâl öğrenmelerini tavsiye etmektedirler. Çünkü farz ve haramlar bilinmeden tasavvufun târif ettiği zâhidâne hayâtı yaşamak zordur.

Türkçe’de kişiye gündelik hayâtta lâzım olan bilgilere “ilmihâl” adının verilmesi tesâdüf değildir. Bu isim dînî bilgilerin mâneviyât ve hâl ile beslenmesi lüzûmunu göstermektedir. Bu bakımdan tasavvuf ve ilmihâli birbirinden soyutlamadan öğrenmek ve birini diğerine alternatif görmemek gerekir. Önce temel fıkhî bilgiler öğrenilmeli ki İslâm tasavvufunu yaşamak kolaylaşsın. Nitekim İmâm Mâlik’e izâfe edilen şöyle bir söz vardır: “Fıkıhsız bir tasavvuf zındıklığa, tasavvufsuz bir fıkıh fâsıklığa götürür. Fıkıh ve tasavvuf, zâhir ve bâtın beraber olunca tahkîk meydana gelir.”[1]

[1].     Bkz. Aliyyü’l-Kârî, Mirkâtü’l-mefâtîh şerh mişkâtü’l-masâbîh, Beyrût 2001, I, 478.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları