Tasavvufi Sohbet Edenlerin Vasıfları

Tasavvufi sohbetlerin ibâdet vecdiyle yapılabilmesi ve ondan arzu edilen neticenin hâsıl olabilmesi için, sohbet eden ve sohbete gelenlerin riâyet etmesi gereken bâzı âdâb ve kâideler vardır. Zira âdâbına riâyetle ve rûhânî bir heyecanla yapılan işlerden güzel netice alınırken, usulsüzce ve gâfilâne yapılan işlerden hayırlı bir netice alınamayacağı âşikârdır.  Sohbet edenlerin vasıflarını sizler için derledik.

Sohbet meclislerinde de hem sohbet eden kişi, hem de sohbete iştirâk edenler, kendi hâl ve davranışlarına îtinâ göstermelidirler. Sohbetçi, hitâb ettiği cemaatin kendisi için bir ayna hükmünde olduğunu düşünmeli, o aynadaki güzellikleri Hak’tan bilip şükretmeli, eksiklik ve noksanlıklar için de, evvelâ kendi hâlini gözden geçirmelidir. Yani cemaatin kusur ve noksanını kendisine âit görmeli, kusuru evvelâ nefsinde aramalıdır. Çünkü sohbet, bir in’ikâs hâlidir; sohbet edenin hâli, cemaate sirâyet eder. Bu bakımdan sohbetlerin kıvamı, sohbet eden kişinin mânevî seviyesiyle doğrudan irtibatlıdır.

Öte yandan sohbete iştirâk edenler de o meclislerde âdeta Peygamber Efendimiz’in sohbet halkalarından birine iştirâk ediyormuşçasına büyük bir edep ve tâzim hissiyle bulunup ibâdet vecdiyle dinlemeye gayret göstermelidirler.

Velhâsıl, hem sohbet eden hem de sohbete iştirâk edenlerin sahip olması gereken vasıflar ve gözetmeleri gereken edepler çok mühimdir. Şimdi bunların belli başlılarını îzah edelim:

TASAVVUFİ SOHBET EDENLERİN DİKKAT ETMESİ GEREKEN VASIFLAR

1- İhlâs sahibi olmalı.

2- Mesûliyetinin şuurunda olmalı.

3- Aşk, vecd ve muhabbet dolu olmalı.

4- Sabırlı olmalı.

5- Yumuşak bir lisâna sahip olmalı.

6- Cömert olmalı.

7- Mütevâzı olmalı.

8- Mütebessim, ince, nâzik ve derin ruhlu olmalı.

9- Merhametli olmalı.

10- Fedâkâr olmalı.

11- Firâset ve hassâsiyetle hareket etmeli.

12- Kardeşlerini yakından tanımalı ve tâkip etmeli.

13- Kardeşlerinin dertleriyle ilgilenmeli.

14- İlim ve irfân ehli olmalı.

15- Hâl ehli olmalı.

16- Sohbete hazırlanarak gelmeli.

17- Temizlik, tertip ve düzene dikkat etmeli.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Sohbet ve Adabı, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.