Tasavvufun Konusu

Tasavvuf ilminin konusu nedir?

Tasavvufun çeşitli ve geniş bir şekilde îzah ve târiflerinin yapılması, bir bakıma onun mevzuunun genişliğinden kaynaklanmaktadır. Yâni, tasavvufun mevzuu bir deryâ gibi geniş ve derindir. Zîrâ o, insanın nefsini ve rûhunu alâkadar eden her hususla ilgilenir.

TASAVVUF İLMİNİN KONUSU

Kulun, mânevî yolculuğunda kat ettiği bütün mesâfeler, geçtiği âlemler, irtibat hâlinde olduğu varlıklar, yaşadığı binbir türlü ahvâl ve nihâyet, Âlemlerin Rabbi olan Allâh’ı bulma, kalben tanıyabilme ve O’na kulluk etme gibi sayısız hususlarla alâkadar olur. Böylesi bir mevzû deryâsından üç-beş katre takdîm edecek olursak, şunları söyleyebiliriz:

Tasavvuf, öncelikle nefs tezkiyesi ve kalb tasfiyesi sâyesinde ham insandan kâmil insan hüviyetine ulaşma seyrinde şâhid olunan merhale ve hâlleri mevzû edinir.

Diğer bir ifâde ile tasavvuf, Hakk’ın hoşnutluğunu kazanmak ve ebedî saâdete ermek için nefsi tezkiye, kalbi tasfiye, iç ve dışı nurlandırma, sûret ve sîreti arındırma hâllerinden bahseder. Mevzuu tahalluk (ahlâklanma) ve tahakkuk (mânevî hakîkatlere sâhip olmak)tır. İhsan duygusunun mânevî bir zevk hâlinde tadılarak yaşanmasıdır.

Bu münâsebetle tasavvufun ana mevzuu, Vâcibu’l-Vücut olan Allah Teâlâ’nın zâtı, sıfatları ve bu sıfatların bütün kâinâta şâmil tecellî terkiplerindeki hikmet, esrâr ve murâd-ı ilâhînin kavranması husûsundaki usûl ve esaslardır.

Tasavvuf, bu muhtevâda keşf, ilham, mânevî müşâhede, vecd ve aşk gibi bâtına, rûha, gönle ve vicdâna âit vâsıtaların müşterekliğinde yüründüğü zaman nâil olunan ulvî hâlleri mevzû edinir.

Hülâsa, tasavvuf, Allâh’ın esmâ ve sıfatlarının tecellîlerini yakînî olarak müşâhede ile mârifeti (mârifetullâh); insan, kâinât ve Kur’ân’ın hakîkatlerinin bilgisi ile de mânevî âlemdeki merhaleleri ve bunların nihâyetindeki “kemâlât”ı mevzû edinmiştir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İmandan İhsana Tasavvuf, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

TASAVVUF NE DEMEK?

Tasavvuf Ne Demek?

TASAVVUFUN DOĞUŞU

Tasavvufun Doğuşu

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.