Kabz ve Bast Hali Nedir?

İbadet Hayatımız

Bakara suresi 245. ayetin fazileti ve anlamı ve tefsiri nedir? Tasavvufta kalbin kabz ve bast hali ne demektir? Dr. Adem Ergül anlatıyor...

Kabz ve bast, insan kalbinin daralması ve ferahlamasını ifade eder. Maddî kalbin çalışması büzülme, genişleme şeklinde olduğu gibi, manevî kalbin çalışması da kabz ve bast iledir.

“... Allah kabzede ve basteder...”(Bakara, 2/245)

BAKARA 245. AYETİN TEFSİRİ

"Kim Allah’a güzel bir borç verecek olursa, Allah onu kat kat fazlasıyla kendisine geri ödeyecektir. Allah, geçimliğinizi ve iç dünyanızı bazan olur sıkar daraltır, bazan olur açar genişletir. Zâten siz, eninde sonunda yalnız O’na döndürüleceksiniz." (Bakara 245)

Karz-ı hasen”, gönülden koparak, güzel bir niyet ve ihlasla, dişinden tırnağından kırparak, helâl ve temiz olan şeylerden verilen borçtur. Şahsi menfaat ve çıkar sebebiyle değil, sadece Allah’ı râzı etmek için verilen borçtur. Allah’a verilen karz-ı hasen ise, O’nun yolunda yapılan cihad ve infaklardır. Allah bunlara mükâfat olarak kat kat karşılık verecektir. Bunun miktarını ancak Allah bilir. Yalnız bir kısım âyetlerde bu miktarın bire yediyüz ve daha fazla olabileceği haber verilir. (bk. Bakara 2/261)

Bu âyetin, Ebuddahdâh isimli sahâbe hakkında indiği rivayet edilir. Bir gün: “Ey Allah’ın Rasûlü, benim iki bahçem var. Birini tasadduk etsem onun bir benzeri bana cennette verilir mi?” diye sorunca Peygamber Efendimiz: “Evet” buyurdu. O: “Hanımım Ummuddahdâh da benimle beraber olacak mı?” diye sordu. Efendimiz: “Evet” buyurdu. “Çocuğum da benimle beraber olacak mı?” sorusuna Efendimiz yine “Evet” dedi. Bunun üzerine اَلْحَن۪ينَةُ (Hanîne) adındaki en güzel bahçesini tasadduk etti. Sonra bahçeye varıp kapısında durarak yaptıklarını hanımına haber verdi. Hanımı: “Yaptığın alış verişi Allah mübârek kılsın” dedi. Bunun üzerine bahçeden çıkıp orasını Allah Resûlü (s.a.s.)’e teslim ettiler. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, VI, 141-142)

Allah Teâlâ, fert ve toplumlara bazan darlık verir, bazan genişlik verir. Bazan rızkı azaltır, bazan bollaştırır. Darlık olunca ümitsizliğe kapılmamalı, bolluk olunca da şımarmamalıdır. Her iki halde de imkânlar nispetinde dişinden tırnağından keserek Allah yolunda vermeye gayret gösterilmelidir. Şu hadis-i kudsî, Allah’a güzel bir borç vermenin mânasını daha muşahhas hâle getirmektedir:

“Allah Teâlâ kıyâmet gününde şöyle buyurur: «Ey Âdemoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin.» Âdemoğlu: «Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim?» der. Allah Teâlâ: «Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun. Bunu bilmiyor musun? Ey Âdemoğlu! Beni doyurmanı istedim, doyurmadın» buyurur. Âdemoğlu: «Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl doyurabilirdim?» der. Allah Teâlâ: «Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini benim katımda mutlaka bulacağını bilmez misin? Ey Âdem oğlu! Senden su istedim, vermedin» buyurur. Âdemoğlu: «Ey Rabbim! Sen âlemlerin Rabbi iken ben sana nasıl su verebilirdim?» der. Allah Teâlâ: «Falan kulum senden su istedi, vermedin. Eğer ona istediğini verseydin, verdiğinin sevabını katımda bulurdun. Bunu bilmez misin?» buyurur.” (Müslim, Birr 43)

Nihâî dönüşümüz Allah’a olacağı ve yaptıklarımızın hesabını O’na mutlaka vereceğimiz için ilâhî tâlimatların sesine kulak vermemiz ve hayatımızı ona göre düzenlememiz icâb etmektedir. Allah yolunda savaşmayı ve yapacağımız her türlü fedakârlığı büyük bir kazanç kapısı olarak görmeli ve kaybedenlerden olmamaya çalışmalıyız.

Kaynajk: kuranvemeali.com