Tazminat ile İlgili Hadisler

Tazminat ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamberimizin (s.a.v.) tazminat hakkındaki bazı hadisleri.

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin tazminat ile ilgili bazı hadis-i şerifleri...

Hz. Âişe (radıyallahu anh) anlatıyor:

“Safiyye kadar güzel yemek yapanı görmedim. O, Hz. Peygamber’e içerisinde yemek olan bir kap göndermişti. Ben de kendime hâkim olamadım, (kıskanıp) o kabı kırdım. Sonra da (pişman olup) Hz. Peygamber’e o kabın kefaretini (bedelini) sordum. O da, ‘(Kırılan) kap gibi bir kap, (dökülen) yemek gibi bir yemek.’ buyurdu. (Nesâî, Işratü’n-nisâ, 4; İbn Hanbel, VI, 149)

***

Enes bin Mâlik (radıyallahu anh) tarafından nakledildiğine göre,

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ödünç aldığı bir tabağı kaybetmiş ve onu sahiplerine tazmin etmişti. (Tirmizî, Ahkâm, 23)

***

İbn Abbâs’tan (radıyallahu anh) nakledildiğine göre, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Zarar vermek de zarara zararla karşılık vermek de yoktur.” (İbn Mâce, Ahkâm, 17)

***

Semüre’den (radıyallahu anh) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Başkasına ait bir malı alan, onu sahibine geri verinceye kadar ondan sorumludur.” (Ebû Dâvûd, Büyû’ (İcâre), 88; T1266 Tirmizî, Büyû’, 39)

***

Amr bin Şuayb’ın (radıyallahu anh) babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kim doktor olmadığı hâlde tabiplik / tedavi yapar (da hastaya zarar verirse) onu tazminle yükümlüdür.” (İbn Mâce, Tıb, 16; Nesâî, Kasâme, 40-41)

İslam ve İhsan

“KADI”NIN ÖDEDİĞİ TAZMİNATIN SEBEBİ

“Kadı”nın Ödediği Tazminatın Sebebi

BOŞANAN KADININ NAFAKA VEYA TAZMİNAT ALMASI CAİZ Mİ?

Boşanan Kadının Nafaka veya Tazminat Alması Caiz mi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.