Tebliğin Önemi
Bugün, ideal insan yetiştirme hizmetleri çok mühimdir. Zira en büyük hizmet; kalpleri fethetmek, ruhlara ve gönüllere îman aşısı yapabilmek, mânen boğulmak üzere olanlara cankurtaran simidi atabilmektir…
Kâmil ruhlar, ebedî kurtuluşa erebilmek için, etraflarında daima kurtaracak başka varlıklar ararlar. Zira kendi kurtuluşlarının, başkalarının da kurtuluşuna hizmet ve gayret etmekten geçtiğinin şuuruyla yaşarlar.
İFFETSİZLİK VE AHLÂKSIZLIK YAYGINLAŞTIRILIYOR
Günümüzde maalesef kitleler israf ediliyor. Dışta ve içte, bilinen ve bilinmeyen pek çok düşmanın tesiriyle iffetsizlik, ahlâksızlık, kısa yoldan köşe dönmecilik yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Toplum olarak uçuruma doğru sürükleniyoruz.
Bulunduğumuz devir, çok nâzik bir devir… Allah muhâfaza buyursun, “Uydum kalabalığa!” deyip İslâmî duruşumuzdan tâviz verirsek, Kur’ân-ı Kerîm’de ilâhî azâba dûçâr oldukları haber verilen kavimlerden ne farkımız kalır?
ASHÂB-I SEBT KİMDİR?
Ashâb-ı Sebt’in hâli, bunun en ibretli misâllerinden biridir:
İsrâiloğulları’ndan olan Ashâb-ı Sebt, Kızıldeniz kenarında Eyle Kasabası’nda yaşıyorlardı. Cumartesi günü bütün işleri tâtil edip ibâdet etmeleri gerektiği hâlde, ilâhî emri çiğneyip balık avlıyorlardı. Bir müddet sonra halk ikiye ayrıldı:
- Yasakları çiğneyen günahkâr kimseler.
- Dindar ve hayırsever insanlar.
HAKKI TEBLİĞ ETMEK
Fakat dînine bağlı insanlar azınlıkta kalmış ve âsîlere söz geçiremez olmuşlardı. Nihâyetinde iyiler de kendi aralarında iki gruba ayrıldılar:
- Günahkârları yola getirmek için uğraşıp didinen, her yolu ve usûlü deneyerek nasihat eden, fakat sonunda bıkarak ümitsizliğe kapılan insanlar. Bunlar bir müddet sonra tebliğ vazifesini terk ettiler.
- Ümitsizliğe kapılmadan, bütün zorluklara ve zahmetlere tahammül ederek, söz dinlemez halka nasihat ve îkâza devam eden mü’minler. Bu fedâkâr insanların sayısı çok az idi. Onlar mes’ûliyetlerinin gereğini îfâ etmemekten sakınarak hakkı tebliğe devam etmeleri sebebiyle kurtuldular.
Âyet-i kerîmede onlardan şöyle bahsedilir:
“İçlerinden bir topluluk; «–Allâh’ın helâk edeceği ya da çetin bir azapla cezâlandıracağı bir kavme ne diye nasihat edip duruyorsunuz!» dediği vakit, tebliğde bulunanlar; «–Rabbinize mâzeret beyan edebilmek için, bir de belki günahlardan sakınırlar diye!» cevâbını verdiler.” (el-A’râf, 164)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Sohbet ve Âdâbı, Erkam Yayınları
YORUMLAR