Tefsir İlminin Temel Kavramları

Tefsir nedir? Tefsir ilminin temel kavramları nelerdir?

"Tefsir", "te'vil", "tercüme" ve "meal" tefsir ilminin temel kavramlarından bazılarıdır. Tefsir kavramının anlamını yukarıda vermiştik. Şimdi diğer üç kavramın anlamlarını kısaca izah edelim.

Te'vil: Sözlükte, "bir şeyi aslına, kay­nağına döndürmek," demektir. Açıklamak anlamını da ifade etmektedir. Bir terim olarak ise, "bir sözün muhtemel anlam­larından birini seçerek, o sözle ilgili asıl manaya ulaşmak demektir." [1]Bu ilimle uğraşana ise müfessir denir.

Müfessir, te'vil yaparken ayetin muhtemel mana­larından birini seçer. Bunu yaparken asıl manaya ulaşmak için belirli usul ve kai­delere uyar. Ancak sonuçta, ayetle ilgili yorumlardan birini seçerken kişisel ter­cihte bulunur. Tefsir ve te'vil, başlangıçta aynı anlamda birbirinin yerine kullanıl­maktayken, zamanla farklı anlamlarda kullanılan iki kavrama dönüşmüştür.[2]

Tefsir ve Te'vil Kavramları Arasında Fark Var Mıdır?

Bu iki kelime­yi eş anlamlı olarak değerlendiren ve kullanan âlimler karşısında farklı manalarda tanımlayanlar da vardır. Mâtürîdî'ye göre tefsir, Allah'ın kelâmından muradının ne olduğunu kesin olarak belirlemek, "Allah bunu murat ve kastetmiştir" diyerek O'nun adına söz söyle­mek, şahitlik etmektir. Te'vil ise kesin açıklama ve şahitlik söz konusu olmaksı­zın kelâmın, muhtemel mânalarından birini tercih etmektir.

Tefsir ve te'vil kelimelerinin kitaplara geçmiş bulunan sözlük ve terim mâ­naları böyle olmakla beraber yaygın olan karşılıkları şöyledir:

Tefsir, Kur'ân-ı Kerîm'in Arapça veya başka bir dille yapılan açıklamalarıdır. Te'vil ise geçerli bir sebebe dayanarak sözü, ondan anlaşılan açıkmâna yerine, nispeten kapalı veya ikinci derece­de bulunan başka bir mânâda anlayıp yorumlamaktır.

Tercüme: sözlükte "bir sözü bir dilden başka bir dile çevirmek, nakletmek" anlamına gelir. Tercüme yapan kişiye ise "mütercim" denir.

Bir terim olarak tercüme ise, bir sözün başka bir dildeki karşılığını bularak manasını o dile aktarmaktır. Kuran Tercümesi ise başka bir dille Kur’ân'ın anlamını ifade etmek, demektir. Tercümede iki yöntem uygulanır:

"Lafzî (harfi) tercüme":Bir metnin bütün özellikleriyle başka bir dile aynen tercüme edilmesine denir­. Yani herbir kelimenin diğer dildeki karşılığının verilmesi ile olur.

"Manevî (tefsiri) tercüme":Asıl metnin sadece manasının başka bir dile aktarılmasına denir. Bu da sözlerin anlamının, lafızlara ve sıraya riayet etmeden bir başka dil ile ifade edilmesi demektir. Bunda asıl gaye, mananın güzel bir şekilde ifade edilmesi olduğu için uygulaması kolaydır.

Meselâ, yüce Allah'ın: "Muhakkak biz onu akıl edip anlayasınız diye Arapça bir Kur’ân kıldık."[3]âyetiharfî olarak tercüme edilmek istenirse, bu âyetin herbir kelimesinin karşılığı Kur’ân'daki sırası ile birer kelime konularak yapılır.

Mana yoluyla tercüme ise, âyetin ihtiva ettiği mananın tamamının tercüme edilmesi ile birlikte, herbir kelimenin anlamı ve sırasının göz önünde bulundurulmamasıdır.

Kuran’ın Tercümesi Yapılabilir Mi?

Bu hususta alimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Fakat hepsinin ittifak ettikleri nokta Kur’an’ın harfî tercümesinin yapılamayacağıdır. Buna karşılık tefsiri tercümenin yapılacağına izin verilmiştir. Çünkü bu tercüme, lafzın manasını mümkün olduğu kadar daha geniş bir sözle ifade etmektedir. Yalnız yapılan tercümenin Kuran’ın yerine geçmeyeceği Kuran gibi değerlendirilemeyeceği bilinmelidir.[4]

Meal: Bir şeyin amacı, varaca­ğı sonuç anlamında kullanılır.[5] Meal, bir sözün anlamını yaklaşık olarak ver­mektir. Bir terim olarak ise, Kur'an-ı Kerim'in kısa açıklamalarla bir başka dile çevrilmesidir.

Kur'an'ı bütün incelikleriyle, tüm mana ve maksadıyla bir başka dile tercüme etmek mümkün değildir. Bu nedenle, Kur'an'ın çevirisini açıklama­larla desteklemek gerekir. Kur'an'ın bir başka dile çevirisine "tercüme" değil de "meal" denmesinin nedeni budur.

Her insan Kur'an ayetlerini indi­ği dilden anlamak ya da tefsirlerden de­rinlemesine araştırmak imkânına sahip olmayabilir. Bu durumda meal okumak Kur'an'ı anlamak için bir adım niteliğin­dedir.

Meal, Kur'an'ın kendisi değil çevirenin Kur'an'dan anladığıdır. Bu nedenle meallerde bazı farklılıklar gö­rülebilir. Bu farklılıklar çelişki değil, Kur'an'ın aslına uygun olarak yorum farklılığıdır.

Dipnotlar:

[1]İbn-i Manzur, Lisanu'l-Arab, XI, s. 32-33

[2]İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, s. 214-215

[3]ez-Zuhruf, 43/3

[4]Cerrahoğlu-Tefsir Usulü: 217-218; Ali Turgut-Tefsir Usulü ve Kaynakları: 222-223

[5]İbn-i Manzur, Lisanu'l-Arab, XI, 32

İslam ve İhsan

TEFSİR ÇEŞİTLERİ VE ÖZELLİKLERİ

Tefsir Çeşitleri ve Özellikleri

TEFSİR NEDİR?

Tefsir Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.