Tek Koluyla Hayata Tutunan Suriyeli

Suriye'de Beşşar Esed rejiminin hava saldırısında bir kolunu kaybeden, atölyesi iki kere yıkılan Kemal el-Hatib, zorlu hayat hikayesini anlattı.

İç savaşın başlamasının ardından iş yerini kapatıp muhaliflerin safına katılarak Esed rejimine karşı mücadele vermeye başladığını söyleyen el-Hatib, "2012'de rejimin saldırılarında sol kolumdan yaralandım. Koluma platin taktılar. Telbise'ye dönerek demir atölyemi yeniden açtım." ifadelerini kullandı.

2015 yılının kendisi için bir dönüm noktası olduğuna dikkati çeken el-Hatib, şunları kaydetti:"O sene (2015) mayıs ayında ilçemiz rejimin ağır saldırılarına maruz kalıyordu. Rejimin varil bombalı saldırısında sağ kolumu kaybettim. Atölyem yerle bir oldu. Hastaneye kaldırıldım. Tedavi olduktan sonra tek kolla da olsa çalışmaya devam ettim. Arkadaşlarım iş yerimi yeniden onardı. Demircilik normal bir insan için bile çok zor, tek kollu biri için daha da zor."

YENİDEN HAYATA TUTUNMAYA KARAR VERDİM

Atölyesi ikinci kez hedef alınan El-Hatib, "Telbise ilçesi, Suriye'de Rus uçaklarının hedefi olan ilk bölge. O gün düzenlenen saldırıda 40 kişi hayatını kaybetmişti. Bir roket de atölyemin yakınlarına düştü. Yine yaralandım, atölyem ikinci kez yıkıldı, pes etmedim. Evet çok sayıda saldırıya maruz kalsam da pes etmedim. Yeniden hayata tutunmaya karar verdim. Babamın eski iş yerinde diğer kardeşimin yanında işe başladım." şeklinde konuştu.

Ailesinin geçimini sağlamak zorunda olduğunu belirten el-Hatib, "İnsanlar, tek kollu olduğum için eksik iş yapacağımı düşünüyor. Ama ben kendi iş deneyimim, azmim ve ustalığımla zorlukların üstesinden geliyorum." dedi.

El-Hatib, tek dileğinin protez kol takılması olduğunu dile getirerek, "Böylelikle işimi daha rahat yaparım." ifadesini kullandı.

Evli ve 3 çocuk babası olan el- Hatib, "Ben bu zor işi kimseye muhtaç olmamak için yapıyorum. Geçim sağlamak çok zor. Bölge yıllardır kuşatma altında, çalışmazsan kesinlikle yaşayamazsın." dedi.

Suriye'nin orta kesimindeki Humus ilinin Telbise ilçesi, yaklaşık 5 yıldır rejim ve destekçisi yabancı terörist grupların kuşatmasında bulunuyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.