Tekevvün Ne Demek? Anlamı Nedir?

Tekevvün ne demektir? Anlamı nedir? Tekevvün kelimesine örnek cümleler...

Tekevvün: Yaratılma, vücûda gelme, oluşma, oluş anlamlarına gelmektedir.

TEKEVVÜN KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Hirâ’da Rabbiyle baş başa kaldığı inzivâ dönemi, tohumun toprak altındaki mâcerâsına benzer. Burası, keyfiyeti insanlığa ebediyyen meçhul kalacak olan bir tekevvünün (var oluşun) mekânıdır. Îmânın tohumları burada atılmış, ebedî saâdet meş’alesi burada tutuşturulmuş ve hidâyet rehberi olan Kur’ân-ı Kerîm’in beşeriyete armağan edilmesine yine burada başlanmıştır.

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i Hirâ’ya sevk eden âmiller, zâhirde halkın içine düştüğü sapıklık, zulüm ve sefâletten gönlüne akseden ıztırap ve bütün âleme şâmil merhamet idi. Hakîkatte ise, insanlığa ebedî bir saâdet rehberi olan Kur’ân-ı Kerîm’in, nezd-i ilâhîden kalb-i pâk-i Muhammedî vâsıtasıyla beşer idrâkine intikâlini sağlayacak bir hazırlık safhası idi. Bu keyfiyet, âdeta yüksek voltajda bir cereyânın topraklanmasına benzer bir mânevî şerâre sahnesi idi ki, Allâh ile O’nun Habîbi arasında mahrem bir sır olması, onun gözlerden uzak bir mağarada tecellîsini îcâb ettirmişti. Hirâ dönemi, vahye muhâtab olmanın, sıradan insanlar için tahammülü imkânsız olan ağır yükünü taşımak husûsundaki
fıtrî istîdâdın zâhire çıkma mevsimi idi. Tıpkı ham demirin derûnundaki istîdâd ile çelikleşmesi gibi...

*****

Hirâ’nın sır ve hikmeti, tohumun toprak altındaki mâcerâsına benzer. Fakat o mübârek mekân, insanlığa ebediyyen meçhul kalacak olan bir tekevvün (oluşma) mekânıdır. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i oraya sevk eden âmiller, zâhirde halkın içine düştüğü sapıklık ve sefâletten gönlüne akseden ıztırap ve bütün âleme şâmil olan merhametiydi. Gerçekte ise, insanlığa ebedî bir meş’ale olan Kur’ân’ın, nezd-i ilâhîden kalb-i pâk-i Muhammedî vâsıtasıyla beşer idrâkine intikâlini sağlayacak bir hazırlık safhası idi. Bu keyfiyet, âdeta yüksek voltajda bir cereyanın topraklanmasına benzer bir şerâre sahnesi idi ki, Allâh ile O’nun Habîbi arasında sır olarak kalması, gözlerden ırak bir mağarada tecellîsini îcâb ettiriyordu.

*****

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.