Tekvir Suresi 20. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Tekvir Suresi 20. ayeti ne anlatıyor? Tekvir Suresi 20. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Tekvir Suresi 20. Ayetinin Arapçası:

ذ۪ي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَك۪ينٍۙ

Tekvir Suresi 20. Ayetinin Meali (Anlamı):

Bir Elçi ki pek kuvvetli, arşın sahibi yanında çok itibarlı.

Tekvir Suresi 20. Ayetinin Tefsiri:

Şerefli elçiden maksat, Cebrâil (a.s.)’dır. Kur’ân-ı Kerîm’i Levh-i Mahfuz’dan alıp Resûlullah (s.a.s.)’e o getirdiği için, Kur’an onun sözü olarak tavsif edilmiştir. Nitekim Hâkka sûresi 40. âyette de, Kur’an’ı Cebrâil (a.s.)’dan alıp tebliğ eden kişi olması hasebiyle, Kur’an Resûlullah (s.a.s.)’in sözü olarak beyân edilmişti. Cebrâil’in burada sayılan “kuvvetli, arşın sahibi katında itibarlı, kendine itaat edilen ve güvenilir” vasıflarıyla tanıtılması, onun vahiy konusunda ne kadar ehliyetli ve liyakatli olduğunu gösterir. Aslında aynı vasıflar Peygamberimiz (s.a.s.) için de geçerlidir. Zira o Allah’ın vahyini tebliğ edecek kuvvet ve liyâkata sahiptir. Onun Allah katında yüce bir makamı ve itibarı vardır. Beşerin efendisidir, Makâm-ı Mahmud’un sahibidir. Dini koruma ve tebliğde en güvenilir insandır. En meşhur vasfı “el-Emîn”dir. Allah’a itaat eden mü’minler ona da itaat etmekle mükelleftir. Buna göre Kur’ân-ı Kerîm, içine hiçbir şüphenin karışamayacağı en sağlam, en güvenilir yollarla Peygamberimiz (s.a.s.)’e gelmiş, o da vahyi aldığı şekilde, hiçbir tahrif ve tebdile uğratmadan dosdoğru olarak insanlığa tebliğ etmiştir.

Çünkü:

Tekvir Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Tekvir Suresi 20. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.