Tembih Ne Demektir? Tembih Anlamı Nedir?
Tembih ne demek? Tembih kelimesinin anlamı nedir? Tembih kelimesine örnek cümleler...
Tembih: Uyarma, ikaz. Hatırlatma, ihtar anlamlarına gelmektedir.
TEMBİH KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER
Şefkat ve Merhamet Peygamberi Efendimiz’in, hayvanlara güzel muâmele husûsunda sergilediği muhteşem bir tablo da, Mekke fethine giderken vukû bulmuştur. On bin kişilik muhteşem ordusuyla Arc mevkiinden hareket edip Talûb’a doğru giderken, yolda yavrularının üzerine gerilmiş ve onları emzirmekte olan bir köpek gören Efendimiz r, hemen ashâbından Cuayl bin Sürâka’yı yanına çağırarak onu bu köpek ve yavrularının başına nöbetçi dikmiştir. Sonra da onların İslâm ordusu tarafından ürkütülmemesi husûsunda tembihte bulunmuştur. (Vâkıdî, II, 804)
*****
Sen burada bir müddet daha kal, Allâh’ın emir ve yasaklarını yaşar hâle gel, bilhassa namazlarına îtinâ göster ve tembihlerime dikkat et! Bu iş, bir çocuğun konuşmayı öğrenmesine benzer. Çocuk, önce dinler. Duya duya kelime ve mefhumların hâfızasında yer etmesiyle bir gün yarım yarım, sonra insicamlı bir sûrette konuşmayı öğrenir. Sen şimdi yarım yarım konuşan bir çocuk gibisin. Sabret, gelişmeni tamamla. Mükemmel ve tesirli söz söyler hâle gel. Ondan sonra işe başlarsın.
*****
Peygamberimiz ve ashâbı, fethetmek üzere Mekke’ye doğru ilerlerken, hayvanlara muâmele husûsunda muhteşem bir tablo daha sergilendi. Bu tavır, Hâlık’ın nazarıyla mahlûkâta bakış tarzının da bir ifâdesiydi. Âlemlerin Efendisi, on bin kişilik muhteşem ordusuyla Arc mevkiinden hareket edip Talûb’a doğru giderken, yolda yavrularının üzerine gerilmiş ve onları emzirmekte olan bir köpek gördü. Hemen ashâbından Cuayl bin Sürâka’yı yanına çağırarak onu bu kelp ve yavrularının başına nöbetçi dikti. Anne kelbin ve yavrularının İslâm ordusu tarafından ürkütülmemesi husûsunda tembihte bulundu. (Vâkıdî, II, 804)
*****
Müslümanların görülmemiş bir şevkle düşman üzerine atılmaları, kısa zamanda zaferle netîcelendi; sayı ve techizât bakımından üstün olan düşman kaçmaya başladı. Ancak müslümanlar, bir müddet düşmanı kovaladıktan sonra zaferlerinden tamâmen emîn olup ganîmet toplamaya başladılar. Hattâ Allâh Rasûlü’nün tembihâtını hatırlatan kumandanlarının ısrârına rağmen okçular da yerlerini terk ederek ganîmet toplamaya koştular. Tepede yalnız okçuların emîri Abdullâh ile yedi arkadaşı kalmıştı.
*****
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, heyetlerin Medîne’de bir müddet kalmalarını isteyerek, onların Kur’ân-ı Kerîm’i ve dînî esasları öğrenmelerini, bizzat kendisinin tatbîkâtını müşâhede ederek İslâm’ı kavramalarını sağlamıştır. Meselâ Abdü’l-Kays heyeti geldiği zaman Ensâr’dan, onları misâfir etmelerini ve ikramda bulunmalarını istemişti. Bu arada gerekli dînî mâlumâtı öğretmelerini, namaz için lüzumlu sûreleri ezberletmelerini tembihlemişti. Sabahleyin geldiklerinde hâl ve hatırlarını, Ensâr’ın ilgisinden memnûn olup olmadıklarını sordu. Onlar da memnûniyetlerini ifâde ettiler. Sonra Allâh Rasûlü heyettekileri, dîni daha rahat öğrenebilmeleri için ashâbın evlerine birer ikişer dağıttı. Ashâbın
gayreti ve Abdü’l-Kays’lıların öğrenme azminden son derece memnun kalan Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, onlarla tek tek ilgilenerek ezberledikleri Tahiyyât’ı, Fâtiha’yı, diğer sûreleri ve öğrendikleri sünnetleri bizzat kendisi kontrol etti.