Tenfiz Ne Demek? Tenfiz Ne Anlama Gelir?

Tenfiz ne demek? Tenfiz kelimesinin anlamı nedir? Tenfiz kelimesine örnek cümleler...

Tenfîz: İnfâz etme, hükmü yerine getirme anlamlarına gelmektedir.

TENFİZ KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Fâtih, adâlete ve adâleti tevzî eden kadılara çok ehemmiyet verir, onların hakkı ve hukûku tenfîz etmesi için kendilerine dâimâ yardımcı olurdu.

Bu husustaki şu misâl çok ibretlidir:

Devrin ricâlinden Dâvûd Paşa, yaptığı bir haksızlıktan dolayı Edirne kadısına şikâyet edilmişti. Kadı efendi, Dâvûd Paşa’yı bu işten vazgeçmesi için
önce îkâz etti. O’na alacağı cezâyı bildirdi. Aralarında bir münâkaşa çıktı. Bu münâkaşada ileri giden Dâvûd Paşa, kadı efendiye birkaç tokat attı. Bunu haber alan Fâtih:

“Adâletin hizmetkârı olan kadıyı döven kimse, dîni tahkîr etmiş ve harâb etmiş olur...” diyerek, Dâvûd Paşa’yı ağır şekilde cezâlandırdı.

Dâvûd Paşa, maddî ve mânevî ızdırâbından yataklara düştü. Nihâyet tevbe edip pişman oldu. Allâh’ın emirlerine bir daha karşı çıkmayacağına ve böyle bir kusûr etmeyeceğine dâir söz verdi. Bundan sonra Fâtih’le aralarında yeniden yakınlık peydâ olup vezirlik pâyesine kadar yükseldi. II. Bâyezîd zamanında ise, vezîr-i âzam oldu.

Bütün bunlar, Fâtih’in rûhî olgunluğunu gösterdiği gibi; «Halk, idârecilerinin üslûbu üzeredirler.» hadîs-i şerîfinde ifâde edilmiş olan gerçek üzere milletinin de, aynı liyâkati gösterdiğine delâlet eder. O’nun devri, bütünüyle İslâm’ın emânete, insana, mahlûkâta bakış tarzının hassas, ince ve en  mükemmel örneğidir. Nesline ve bütün insanlığa bir istikâmet mîrâsıdır. Bugünün insanının da nice zamandır kaybetmiş olduğu ve bir türlü elde edemediği büyük bir haslettir.

*****

Ulu Hakan Sultan Abdülhamîd Han için haksız ve mesnedsiz bir sûrette kızıl sultan lakabı, meşhur ve harcıâlem bir hâle getirilmiştir. Çok yazık ki, yahûdîlerin îcâd edip ermenilere armağan ettikleri bu iftirâ, böyle ecnebî kimselerden ziyâde vatanın o gün bugündür birçok talihsiz Türk asıllı nesilleri arasında da revaç bulmuştur. Halbuki Abdülhamîd Han, otuzüç senelik saltanatı boyunca hiç kimsenin burnunu kanatmamış, ancak ana ve babasını öldürmüş olan bir cânî dışında normal mahkemelerce verilen îdâm cezâlarını bile tenfiz ettirmemiş, kendisine suikast yapan bir haremağasını ve hattâ ermeni Jorris’i dahî afvetmiş fazîletli bir şahsiyetti.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.