Teravih Namazının Cemaatle Kılınması Nasıl Oldu?
Peygamber Efendimizin (s.a.v) tek başına kıldığı Teravih namazı sonrasında cemaat olarak kılınmaya başlandı. Bu karara nasıl varıldı?
Hz. Âişe (r.a) şöyle anlatır:
“Bir gece Rasûlullah (s.a.v) Mescid’de Teravih namazı kıldı. İnsanlar da ona tâbî olarak namaz kıldı. İkinci gece yine kıldı, o gece cemaat çoğaldı. Daha sonra üçüncü veya dördüncü gece cemaat toplandı, fakat Rasûlullah (s.a.v) Mescid’e çıkmadı. Sabah olunca:
«‒Gece toplandığınızı gördüm, ama Teravih namazının size farz kılınmasından korktuğum için çıkıp size teravih kıldırmadım» buyurdular.
Bu hâdise Ramazan’da olmuştu.”[1]
Daha sonra Efendimiz (s.a.v) “farz olur” endişesiyle Teravih’i cemaatle kıldırmadı. Bundan sonra ashâb-ı kiramın bir kısmı gecelerini münferiden ihyâ ederken, bir kısmı da Terâvih’i kendi aralarında cemaatle kılmaya başladılar:
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), Ramazan’da bir gün evlerinden çıktıklarında, Mescid’in kenarında namaz kılan bir topluluk gördüler:
“–Onlar ne yapıyor?” diye sordular.
“–Bunlar, ezberlerinde fazla Kur’ân olmayan kimselerdir, Übey bin Kâ’b (r.a) onlara namaz kıldırıyor!” dediler.
Allah Rasûlü (s.a.v):
“–İsabet etmişler, ne kadar güzel ve iyi bir şey yapıyorlar!” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Ramazan, 1/1377. Krş. Buhârî, Terâvîh, 1)
İKİNCİ RİVAYET
Abdurrahmân ibn-i Abdülkâri şöyle anlatır:
Bir Ramazan gecesi Ömer ibnü’l-Hattâb (r.a) ile Mescid’e çıktım. Bir de baktık ki, insanlar dağınık vaziyette terâvîh namazı kılıyorlar. Kimisi kendi başına kılıyor, kimisi namaz kılarken bir kısım insanlar ona uyup namaz kılıyorlardı. Ömer (r.a):
“‒Bu insanları bir tek imamın arkasında toplamamın daha doğru alacağını düşünüyorum!” dedi.
Sonra buna azmetti ve insanları Übeyy ibn-i Kâʻb’ın arkasında topladı.
Başka bir gece yine Hz. Ömer’le birlikte Mescid’e çıktım. İnsanlar imama uymuş namaz kılıyorlardı. Ömer (r.a) bu manzarayı görünce:
“‒Bu, ne güzel bir bidʻat oldu. Fakat bu namazı gecenin sonuna bırakanlar, şimdi kılanlardan daha faziletlidir” dedi.
Ömer (r.a) son sözüyle, terâvîhi gecenin sonunda kılmanın daha faziletli olduğunu ifade ediyor. İnsanlar ise terâvîhi gecenin evvelinde kılıyorlardı. (Buhârî, Terâvîh, 1)
ÜÇÜNCÜ RİVAYET
Konuyla ilgili diğer bir rivayeti Nevfel ibn-i İyâs el-Hüzelî şöyle anlatır:
“Ömer ibnü’l-Hattâb (r.a) zamanında biz Mescid’de Terâvih Namazı kılardık. Şuraya bir grup, buraya bir grup ayrılırdı. İnsanlar sesi daha güzel olan imama meylederlerdi. Ömer (r.a):
«–Öyle zannediyorum ki onlar Kur’ân’ı musıkî edindiler. (Güzel nağmeye heves ediyorlar.) Ama vallâhi eğer gücüm yeterse bu hâli değiştireceğim!» dedi.
Daha üç gün geçmişti ki (kıraat ilmini en iyi bilen) Übeyy ibn-i Kâʻb’a emretti, o da bütün cemaate Terâvih Namazı kıldırmaya başladı.[2]
Ömer (r.a) safların arkasından ayağa kalkıp:
«–Eğer bu bid’at ise ne güzel bir bid’at oldu!» buyurdu.” (İbn-i Sa’d, Tabakât, V, 59)
[1] Muvatta’, es-Salâtü fî Ramadân, 1. Krş. Buhârî, Terâvîh, 1, Cuma, 29; Müslim, Sıyâm 59, Müsâfirîn, 177; Ebû Dâvûd, Ramadân, 1/1375.
[2] Buhârî, Halku ef’âli’l-ıbâd, Riyâd: Dâru’l-Meârif, s. 69; İbn-i Sa’d, Tabakât, V, 59.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Mescid-i Nebevi'den 111 Hatıra, Erkam Yayınları