Terörü Bertaraf Etmenin Reçetesi

HAYATIMIZ

Kendi rahatı dışında hiçbir derdi bulunmayan, İslâmʼın yücelmesi uğrunda hiçbir gayreti kuşanmayan, sâlih nesiller yetiştirme hizmetlerine omuz ve gönül vermeyen, velhâsıl Allah yolunda fedakârlıktan kaçınan nâdan bir kimsenin Hakkʼın rızâsını ve lûtuflarını umması, beyhûde bir beklentidir.

Merhum Necip Fâzılʼın;

“Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur!..” ifadesi, tam da bu şekilde ömür tüketenlerin hâlini tasvir etmektedir. Hakîkaten; tomurcuklanmak, meyve vermek, emrine âmâde kılındığı insanlara hizmet ve ikram etmek derdinde olmayan kuru bir ağaç, kesilip ateşe atılmaktan başka ne işe yarar?..

TOPLUMLARIN ISLAHI NASIL MÜMKÜN OLUR?

Kitlelerin âzamî sûrette sapıklığa düştükleri hengâmda Cenâb-ı Hak, toplumları ıslâha memur peygamberler göndererek, o hâli hayra tebdîl eder. Nitekim, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’ın, insanların puta taptıkları, kız çocuklarını diri diri gömecek kadar vicdansızlaştıkları bir devirde, yarı vahşî bir toplumu, zulüm ve cehâlet bataklığından fazîlet semâsının zirvesine çıkarması, bunun apaçık bir misâlidir. Bu ilâhî lutfu, toplumun mânevî seviyesine bağlı bir nâiliyet ile îzah etmek mümkün değilse de, bunun da dayandığı başka bir ilâhî kânun mevcuttur. O da, Allâh’ın “Latîf” sıfatının îcâbı olan bir tecellîdir.

Bununla birlikte, artık bizim için böyle bir tecellî beklemek, mümkün değildir. Çünkü bu kapı Âhirzaman Peygamberi’nin gönderilmesiyle artık ebediyyen kapanmıştır. O hâlde bize düşen vazîfe, artık sadece mânevî istihkâkımızı yükseltmek maksadıyla hâlimizi ıslâha çalışmaktan ibârettir.

BİR AVUÇ YETİŞMİŞ İNSAN

Hâlimizi ıslâh ve mânevî istihkâkımızı yükseltmek için fırsat ve imkânlar da sonsuzdur. Lâkin günümüzde, bu meyanda yapılması gereken işlerin başında, rehber insanlar yetiştirecek müesseseleri ihyâ etmek gelmektedir. Zîrâ bir mütefekkirin dediği gibi; “Hâkim milletlerle mahkûm milletler arasındaki en mühim fark, bir avuç iyi yetişmiş insandır!”

İşte toplumun maddî-mânevî susuzluğunun giderilmesi, terörün bertarâf edilmesi ve hakkın-hukûkun tevzî edilmesi, bu bir avuç insana bağlıdır. Her ideal, onu temsil edenlerin karakter ve şahsiyetine bağlı olarak yücelir ve şekillenir. Kitleleri peşinden sürükleyen, yüksek karakter ve şahsiyet sâhibi insanlardır. Toplumların yükselişinde, onların önündeki âbide şahsiyetlerin mühim bir yeri vardır. Bu bakımdan, bu bir avuç insanı yetiştirmenin gayreti içinde bulunmak, en mühim vazîfelerimizdendir.

VATANPERVER BİR NESİL YETİŞTİRMEYE MECBURUZ

Yine bu husustaki gayretlerin lüzûmunu ifâde sadedinde bir Hak dostu da; “Muhtaç olduğun insanı kendin doğuracaksın.” buyurmuştur. Yâni dînî inançları sağlam, târih şuuruna sâhip, milleti için fedâkârca hizmet edecek vatanperver bir nesil yetiştirmeye mecbûruz. Aksi hâlde, Cenâb-ı Hakk’ın, ihsân ettiği nîmetleri elden alacağı, ilâhî bir kânundur, yâni sünnetullâhtır. Târih sayfaları da, bu ilâhî kânûnun tezâhürleriyle doludur.

Bu itibarla, Allâh’ını ve Peygamber’ini seven, milleti uğruna nefsinden fedâkârlık yapabilen, topluma önderlik edebilecek keyfiyette insanlar yetişmesini istiyorsak, önce Allâh ve Peygamber muhabbetini kendi ruhlarımızın derinliklerine nakşetmeli, Kur’ân ve Sünnet muhtevâsında fazîlet dolu bir mü’min şahsiyeti sergilemeliyiz. Toplum, bizlerle gerçek bir müslüman şahsiyetinin nasıl olması gerektiğini görmelidir. Bunun için de büyük bir gayret ve hassâsiyet göstermeliyiz.

Rabbimiz, en alt kademeden en üst kademeye kadar idârî vazîfe üstlenen bütün mü’minlere mes’ûliyet şuuru ihsân eylesin! Fert ve toplum olarak hâlimizi lutfuyla ıslâh eylesin! Maddî-mânevî istihkâkımızın yükselişine medâr olacak samîmî gayretlerde bulunarak, vatanımızın, milletimizin ve bütün ümmet-i Muhammed’in müstakbel kaderinde hayırlı hizmetlere namzet, îmanlı nesiller yetiştirebilmeyi cümlemize nasîp ve müyesser eylesin!

Âmîn!..

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2006 – Temmuz, Sayı: 245, Sayfa: 032