Teşrif Ne Demek? Teşrif Ne Anlama Gelir?

NE NEDİR?

Teşrif ne demek? Teşrif kelimesinin anlamı nedir? Teşrif kelimesine örnek cümleler...

Teşrîf: Şereflendirme, şeref verme, gelme anlamlarına gelmektedir.

TEŞRİF KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Ulvî teşrîf yaklaştıkça herkes, hattâ her şey, daha bir iştiyak ve hasret içerisinde O yüce nûrun imdâda yetişip kendilerini karanlıktan kurtarmasını bekliyor, O âb-ı hayâtın kendilerine ikrâm ve ihsân buyrulmasını arzu ediyordu. Bütün insanlık O’na teşne ve O’nu muntazırdı. Bunun müjde ve işâretlerini almışlar ve zaman zaman da almaktaydılar.

Süleyman Çelebi Mevlid-i Şerîf’inde, güneşin bile Hazret-i Peygamber - sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e âşık olup O’nun etrâfında pervâneler misâli döndüğünü dile getirerek, ulvî teşrîfin müjdesini Hazret-i Âmine’nin gönül dilinden şöyle mısrâlara döker:

Dedi gördüm ol Habîb’in ânesi
Bir aceb nûr kim güneş pervânesi
İndiler gökten melekler sâf sâf
Kâbe gibi kıldılar beytim tavâf
Dediler oğlun gibi hiçbir oğul
Yaradılalı cihân gelmiş değil
Bu gelen ilm-i ledün sultânıdır
Bu gelen tevhîd ü irfân kânıdır…

*****

Ulvî Teşrîf ve Bu Esnâda Vukû Bulan Hârikulâde Hâller

Nihâyet beklenen Nûr, milâdî 571 yılının 20 Nisan’ına tesâdüf eden 12 Rabîulevvel Pazartesi sabahında tan yeri ağarırken zuhûr âlemine tenezzül ederek Abdullâh ve Âmine’nin izdivac kucağında dünyâmızı şereflendirdi.

Bu teşrîf ile âdeta bütün varlıklar dile gelip:

“Hoş geldin yâ Rasûlallâh!” diyerek sürûra gark oldular.

Süleyman Çelebi, cihanda bütün zerrelerin bu ulvî teşrîf karşısındaki sevinç ifâdelerini mısrâlarında şöyle dile getirir:

Merhabâ ey âlî sultân merhabâ!
Merhabâ ey kân-ı irfân merhabâ!
Merhabâ ey sırr-ı Furkân merhabâ!
Merhabâ ey derde dermân merhabâ!
Merhabâ ey Rahmeten li’l-âlemîn!
Merhabâ Sen’sin Şefîu’l-müznibîn!..

*****

Medîneli Müslümanlar, Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Medîne’ye teşrîfinden duydukları saâdetin şükrânesi olarak deve kurbân ettiler.

*****

İnsan, terbiyeye muhtaçtır. Bunun için toplumların câhiliye devirlerinde en büyük insan terbiyecileri olarak peygamberler gönderilmiştir. En büyük
câhiliye devri de Peygamber Efendimizʼin teşrif ettiği devirdir ki, o zamanın iktisâdî şartları bugünün kapitalizminden çok daha beterdi. İnsanlık olarak her şey sıfırlanmıştı. Vicdan olarak sıfırlanmıştı. O zamanın da zenginleri, fakirleri vardı. Kapitalizmden çok daha beter olan bir câhiliye toplumunu, Efendimiz (s.a.v) nasıl istikâmetlendirdi? Allah Rasûlü onları nasıl terbiye etti de cihan tarihinde bir daha emsâli görülmemiş olan “Asr-ı Saâdet Toplumu” nu meydana getirdi? Habeşli Vahşî, ne şekilde Hazret-i Vahşî (r.a) oldu. Kız çocuklarını annelerinin yüreğinden feryatlar içinde söküp kopararak diri diri gömmeye götüren insanlar, nasıl gözü yaşlı, kalbi merhamet ve şefkatle dolu müʼminler hâline geldi? İşte buna bakmak lâzım.