Tevbe Neden Edilir?
İlk tevbe, ilk peygamber Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’la başlamıştır.
Hazret-i Âdem, tevbesinde:
“Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan, mutlaka ziyân edenlerden oluruz.” (el-A’raf, 23) diye niyazda bulunmuştur. Bu duâ, kendilerinden sonra kıyâmete kadar gelecek evlâdlarına bir istiğfâr nümûnesidir.
Ehlullâh hazarâtı tevbeyi üçe ayırır:
1- Avâmın tevbesi: Bunlar günahlarından tevbe ederler.
2- Havâs, yâni seçkin kulların tevbesi: Bunlar gâfil bulunmaktan tevbe ederler.
3- Hâssu’l-hâs, yâni en seçkin has kulların tevbesi: Bunlar da Allâh’a daha yakınlık peydâ edebilmek için tevbe ederler.
TEVBENİN ŞARTLARI NELERDİR?
Ancak her amel-i sâlihte olduğu gibi tevbede de samîmiyet ve ihlâs şartı vardır. Öyle ki, birçok ehlullâh ettikleri tevbelere dahî tevbekâr olmuşlardır. Yâni tevbeye muhtaç tevbelerden Allâh’a sığınmak ve âyette buyrulan “tevbeten nasûhâ” sırrına nâil olmak zarûreti vardır. Çünkü nefs ve şeytan, gönlü çelmeye yol bulamayınca sûret-i haktan görünürler de bu defa güzellikleri ve iyilikleri telkin eden birer üstad kesilirler. Böylece kulu tuzağa düşürerek tevbeleri yele verirler. Oysa durmadan tevbeden dönmek, âhiret hayatını karartacak bir âfettir. Allâh Teâlâ buyurur:
“Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eğer yine fesâda düşerseniz, biz de sizi yine cezalandırırız…” (el-İsrâ, 8)
Çünkü durmadan tevbesini bozan kimse, artık şeytanın maskarası olmuş demektir. Artık o, ne zaman tevbe etse şeytanın ve şeytanlaşmış gâfillerin bir defa: “Yazıklar olsun, tüh sana!” demesiyle derhal tevbesini yine bozar. Onun için âyet-i kerîmede:
“Ey îmân edenler! Tam bir sıdk ve ihlâs ile tevbe ederek Allâh’a dönün.” (et-Tahrîm, 8) buyrulmuştur.
Bu gerçeğe işâretle şâir tevbeye yönelen gönülleri şöyle îkâz eder:
Birkaç kelime ile dil ederken istiğfâr,
Gönül gâfilse, nefis binbir dehlize dalar!.. (Rahmetî)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları