Tevbe Suresi 14. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Tevbe Suresi 14. ayeti ne anlatıyor? Tevbe Suresi 14. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Tevbe Suresi 14. Ayetinin Arapçası:
قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ بِاَيْد۪يكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِن۪ينَۙ
Tevbe Suresi 14. Ayetinin Meali (Anlamı):
Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın, onları rezil rüsvâ etsin, onlara karşı size yardım ve zafer ihsân buyursun, baskı ve zulüm altında inleyen mü’min toplulukların gönüllerini ferahlatsın!
Tevbe Suresi 14. Ayetinin Tefsiri:
Burada
müslümanlar, din düşmanlarıyla olan bir kısım kan ve akrabalık bağlarını,
dünyevi menfaatlerini bir tarafa bırakarak sebat ve azimle Allah yolunda
savaşmaya ve mücadeleye teşvik edilmektedir. Bu âyetler aynı zamanda İslâm’a
göre bir topluma veya devlete savaş açmanın gerekçelerini, müslümanların savaştan
uzak durmalarına sebep olacak zaafiyetleri ve savaştan beklenen hedefleri beyân
eder.
Müslümanların
bir topluma veya devlete savaş açmalarının gerekçeleri: Onların anlaşmalarını
ve yeminlerini bozmaları; Peygamberi yurdundan çıkarmaya kesinlikle azmetmeleri;
savaşı ilk olarak başlatanların bizzat kendilerinin olmasıdır.
Müslümanların savaştan uzak durmalarına sebep
olacak zaafiyetleri; Allah’tan değil düşmandan korkmaları, öldürülmekten ve bir
kısım menfaatlerinin elden gitmesinden endişe etmeleridir. Dünyayı âhirete
tercih etmeleridir. Halbuki inananlar için en çok korkulması gereken elbette ki
Allah’tır. Nitekim bir diğer âyet-i kerîmede: “Dünya hayatını verip âhireti almak isteyen samimi mü’minler Allah
yolunda savaşsınlar!” (Nisâ
4/74) buyrulur.
Savaştan
beklenen hedefler ise şöyle beyân edilir:
› Ahdini bozan,
hak hukuk tanımayan suçlu ve saldırganları hak ettikleri cezaya çarptırmak.
Fakat bu cezalandırma sadece bir eza ve cefadan ibaret olmamalıdır. Müminler,
ilâhî azabı hak etmiş olan bir topluma, o azabın tatbikiyle vazifeli bir el
durumunda olduklarını bilerek, haksız ve gereksiz işkencelerden
sakınmalıdırlar. Böylece yaptıkları iş kendi işleri olmaktan çıkıp, hakkın
cezalandırması haline dönüşecek; “Onları savaşta siz kendi kuvvetinizle
öldürmediniz; onları Allah öldürdü. Rasûlüm! Düşmana bir avuç toprak attığın
zaman da sen atmadın; Allah attı” (Enfâl 8/17) sırrı tahakkuk edecektir.
› Saldırganları
zelil ve perişan edip, bir daha başkaldıramaz hâle getirmek. Bu da ancak Allah
adına yapılan bir zelil kılma olduğu takdirde gerçek hedefine ulaşmış
olacaktır.
› Allah’ın
kâfirler karşısında mü’minlere nasıl yardım ettiğini; onların şan ve
şereflerini nasıl yücelttiğini ortaya çıkarmak. Savaştan esas gaye de zaten bu
ilâhî yardıma kavuşmaktır. Değilse bir taraftan düşmanlar zillete düşmekle
beraber, diğer taraftan müminler de bir afete uğrayacak olursa savaştan
beklenen fayda sağlanmamış ve hedef gerçekleşmemiş olur.
› Senelerdir
kâfirlerin her türlü eziyet ve baskısı altında ezilmiş ve acı çekmiş olan müslümanların
gönüllerine su serpip ferahlık vermek.
› Hakkın yerini
bulmasından dolayı, galip tarafı da, mağlup tarafı da yeni yeni kin ve
öfkelerden korumak. Zira elde edilmiş öyle zaferler olur ki, galiplerin başına
daha büyük dertler açabilir. Galip tarafın gönlünü okşayan öyle geçici
başarılar olur ki, daha büyük kin ve öfkelerin devreye girmesine sebep
olabilir.
15.
âyetteki “Allah, dilediği kimselere tevbe ve hidâyet nasip eder”
ifadesi, savaştan beklenen hedeflere ayrı bir ufuk kazandırmaktadır. Kâfirler hep
küfür üzere kalacak değillerdir; içlerinden nice hidâyete erecek talihliler
vardır. İşte savaş esnâsında harbin acısını ve Allah’a iman edenlerin zaferini
yakından gören bir kısım kâfirler, intibaha gelecek, küfür ve günahlarından
tevbe edip İslâm’a döneceklerdir. Mekke’nin fethinde bunun çok açık bir misâli
yaşanmıştır. Diğer taraftan böyle bir savaşın müminler üzerinde de büyük bir
terbiyevî tesiri vardır. Savaş onların da imanlarını kuvvetlendirecek, hakka
bağlılıklarını artıracak, insanlık gereği işlemiş oldukları günahlardan tevbe
edip temizlenmelerine vesile olacaktır.
Ancak, “iman ettim” sözü ispatlanması gereken bir
iddiadır. Bunun ispatlanması gerekir:
Tevbe Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Tevbe Suresi 14. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR