Tevbe Suresinin 111. Ayetinin İniş Sebebi

Tevbe sûresinin 111. ayetinde ne anlatılıyor? Tevbe sûresinin 111. ayetinin nüzul sebebi nedir?

Ayet-i kerimede buyrulur:

Allah Teâlâ mü’minlerden canlarını ve mallarını cennet mukâbilinde satın aldı. Ve nefisleri bedelinde cennet verdi. Allah rızâsı için o mü’minler düşmanla mukâtele ederler, katlederler ve kendileri katlolunarak şehid olurlar ve bu mukatele bedelinde mü'minlere verilen cennet Tevrât ve İncil ve Kur’ân’da Allah Teâlâ üzerine sâbit bir va’d-i ilâhi oldu ki vuku’u kat’idir. Ve Allah Teâlâ’dan ziyâde ahdini kim ifâ edebilir? Böyle kârlı mubâyaa üzerine terettüp eden netice izhâr-ı şâdumânîdir. İşte şu ticaret büyük kurtuluştur.” (Tevbe sûresi, 111.)

Diğer mânâ:

“Şüphesiz ki Allah, Hak yolunda (muhârebe ederek düşmanları) öldürmekte ve öldürülmekte olan mü’minlerin canlarını ve mallarını (kendilerine cennet vermek mukabilinde) satın almıştır. Onun Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da (zikrolunan bu) va’di kendi üzerinde Hak (ve kat’i) bir va’ddir. Allah’tan ziyâde ahdine vefâ eden kimdir? O halde (Ey mü’minler) yapmış olduğunuz bu alış verişten dolayı sevininiz. Bu en büyük saadettir.”

TEVBE SURESİNİN 111. AYETİNİN NÜZUL SEBEBİ

Bu âyetin sebeb-i nüzûlü:

Ensâr-ı kirâmdan yetmiş kişi Leyle-i Akâbe’de Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e bey’at ettiklerinde Abdullah bin Revâha -radıyallahu anh-:

– “Ya Rasûlallah Rabbın ve nefsin için dilediğin şartı kıl” dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de:

– “Rabbim için ibâdet edip şirk etmemenizi ve nefsim için de kendi nefsinizden ve malınızdan men ettiğiniz şeyi benden de men etmenizi şart kılarım” buyurunca: Ensâr-ı kirâm da:

– “Biz bunu işler isek bizim için ne var?” demeleri üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de:

– Cennet var” buyurdu.

Ensâr-ı kirâm da -radıyallahu anhüm-:

– Bey’imiz ticâret etti bunu ikale etmeyiz yani fesh etmeyiz ve noksan da etmeyiz, dediler. Bunun üzerine bu âyet-i celîle nâzil oldu.

Ca’fer-i Sâdık -kuddise sirruh- der ki:

“Ey Âdemoğlu kendi kadr ve kıymetini Allah’ın bildirdiği şekilde bil ki, Allah senin fiatının cennetten aşağı bir şey olmasına râzı değildir!

Dikkat etmek lâzımdır ki satın alan Allah, satın alınan kul, fiat da cennettir.

Bilmek gerekir ki cennet talebinde nefsini fedâ edene cennet vardır. Bu cihâda cihâd-ı asgar denilir. Kalbini ve ruhunu Allah’ı taleb kılmakla fedâ eden ise cennetin sahibine kavuşur, buna nâil olmak için çalışmak ise cihâd-ı ekberdir. Çünkü kalbi tasfiye yolu ve ahlâkı kötüden iyiye tebdil etmek zâhirî düşmanlarla savaşmaktan daha zordur. Çünkü nefis düşmanını öldürmek zâhirî düşmanı öldürmekten zordur.”

Fahreddîn Râzi Tefsir-i Kebîr’inde nakleder ki:

Şeytan Allah Teâlâ ile bu âyet-i celile için muhâsame eder ve der ki:

– Şerîatte müşteri, bâyiden ayıblı bir mal satın alırsa onu iâde etmesi lâzımdır. Sen onların nefislerini ve mallarını satın aldın, onların nefisleri de malları da hep ayıblı şeylerdir. Onları o halleriyle bana bırak.

Allah Teâlâ cevâp verir:

– Sen benim şerîatimi bilmezsin, adlimi anlamaz, fazlımı takdir edemezsin? Müşteri bütün ayıblarıyla ve güzellikleriyle, fazl u keremiyle satın aldığı bir şeyi kullarımın hiç bir mezhebine göre geri vermez.

Şeytan böylece kapaklanır, rüsvây olarak, mahcub olarak tardolunur.

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Tebük Gazvesi, s. 77.

İslam ve İhsan

TEVBE SURESİ NE ANLATIYOR?

Tevbe Suresi Ne Anlatıyor?

TEVBE SURESİNİN FAZİLETİ

Tevbe Suresinin Fazileti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.