Tevbe Suresinin 18. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Tevbe Suresinin 18. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Müminlerin vasıflarını bildiren âyet; Tevbe Suresinin 18. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyrulur:

اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمْ يَخْشَ اِلَّا اللّٰهَ فَعَسٰٓى اُو۬لٰٓئِكَ اَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَد۪ينَ

Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazını kılan, zekâtını veren ve yalnız Allah’tan korkup çekinen kimseler imar eder. İşte bunların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur. (Tevbe, 9/18)

MESCİTLERİ İMAR EDENLER, ŞEN VE CANLI KILANLAR ANCAK MÜMİNLERDİR

Bilgi:

Allah katında değeri olan güzel ve yararlı işleri, ancak Allah’a inanan ve O’nun rızasını gözeten müminler gerçekleştirirler. Mescitlerin, maddî anlamdaki imar, inşa, bakım ve onarım işleri ile buraların, Allah’a kulluk ve İslam kardeşliğinin pekiştirilmesine yönelik faaliyetlerle şen ve mamur kılınması çok değerli ve önemli işlerdendir. İşte böylesi güzel ve yararlı işleri, sağlam inanç sahibi ve Allah’ın rızasını kazanma iradesiyle hareket eden gerçek müminler gerçekleştirirler. Hidayet üzere olanların da bu kimselerden olması umulur.

Mesaj:

Mescitleri yapmak ve amaçlarına uygun faaliyetlerle yaşatmak, imanımızın bir gereğidir.

Kelime Dağarcığı:

İmar: Bina etme, yaşatma.

Mescit: Secde edilip namaz kılınan yer, cami.

Mühtedî: Doğru yolda olan.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve sadece Allah’tan korkan kimseler gerçek mânada îmâr edebilir. Doğru yola ermiş olmaları umulanlar işte bunlardır.

Allah’ın mescitlerini ancak şu mühim vasıfları üzerinde taşıyan hakiki mü’minler imar edebilirler:

Birincisi; Allah’a iman eden: Allah’a imanı olmayan bir kişinin mescitle ve ibâdetle ne alakası olabilir?

İkincisi; âhiret gününe iman eden: Yeniden diriltileceğine, hayatının hesabını bir başkasına değil bizzat Yaratanına vereceğine, amellerinin hassas terâzilerde zerre miktarına göre tartılıp değerlendirileceğine, cennet veya cehennemin kaçınılmaz iki sondan biri olduğuna inanmayan kişinin de sırf ibâdet kastıyla mescitlere ihtimam göstermesi olacak şey değildir. Bunun için âhirete îkan derecesinde bir iman gerekir.

Üçüncüsü; namazı dosdoğru kılan: Zira mescitlerin yapılmasındaki asıl maksat, içinde namaz kılınmasıdır. Namazın lüzumuna inanmayanlar mescit yapmak ihtiyacını da hissetmeyecekler, üstelik mescitlerin boş kalıp manen harap olmasına sebep olacaklardır.

Günde beş vakit câmilerde cemaate devam etmenin belli başlı faydalarını ehlullâh şöyle sıralamıştır:

  1. Allah’ın câmilere lutfettiği feyiz ve bereketten istifade ile mü’minin gönlünde ictimâîleşme şuurunun kökleşmesi,
  2. Namazları en makbul zamanda, yâni ilk vaktinde kılmak,
  3. Meleklerin dua, istiğfar ve şâhitliğine mazhar olmak,
  4. Şeytandan uzaklaşmak,
  5. İftitâh tekbirine yetişerek büyük bir ecre nâil olmak,
  6. Ameldeki nifak sıfatından arınmak,
  7. Toplu yapılan dua ve zikirlerin feyzinden istifade etmek,
  8. Müslümanlar arasındaki ülfetin devamını sağlamak,
  9. Tâat ve ibâdet husûsunda yardımlaşmak,
  10. Sesli okunan namazlarda tilâvet ahkâmına alışmak ve öğrenmek,
  11. Namazı kâmilen ve huzurlu bir şekilde edâ edebilmek.

Bu sebeple İslâm, namazların camide cemaatle kılınmasını, böylece hem camilerin hem de ruhların imarını teşvik etmiştir.

Dördüncüsü; zekâtı veren: Farz olan zekât borcunu vermeyen, fakir ve kimsesizleri gözetmeyenlerin mescit bina etmeleri veya mescitleri imar etmeyi düşünmeleri onlardan beklenecek bir hareket değildir.

Beşincisi; Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayan, sadece Allah’tan korkan: Allah’ın emirlerini yerine getirmek için Allah korkusundan başka hiçbir korkuyu saymayan, herhangi bir korku sebebiyle Allah rızâsı için yapacağı hayırlı işlerden vazgeçmeyen, nefsânî menfaatleri ile Allah’ın hakkı çatıştığı zaman Allah’ın hakkını üstün tutan, ilâhî buyrukları yapmak için kınayanların kınamasından çekinmeyen ve bu yüzden uğrayacağı zulümlerden yılmayan, hatta gerektiğinde cihada koşmaktan korkmayan, hâsılı çeşitli korkular ve endişeler ile Allah yolundan çıkmayacak bir imana sahip olan kimseler mescitleri imar ederler.

İşte bu vasıftaki mü’minler hem Allah’ın mescitlerini yaparlar hem de namazıyla, zekâtıyla, zikriyle, istiğfarıyla orada Allah’a güzel güzel kulluk yaparak, hidâyete erenlerden olmak üzere bütün güçleriyle çalışıp çabalarlar. Çünkü onlar, zayıf iradeler ve az gayretlerle sarp yokuşların aşılamayacağını çok iyi bilirler.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com