Tevbe Suresinin 2. Ayeti Ne Anlatıyor?

Tevbe Suresinin 2. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Hain inkârcıların (kâfirlerin) sonunu bildiren âyet; Tevbe Suresinin 2. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyrulur:

فَس۪يحُوا فِي الْاَرْضِ اَرْبَعَةَ اَشْهُرٍ وَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللّٰهِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ مُخْزِي الْكَافِر۪ينَ

Allah, inkârcıları er-geç rezil (ve perişan) edecektir. (Tevbe, 9/2)

HAİN İNKÂRCILARIN SONU REZİL VE PERİŞAN OLMAKTIR

Bilgi:

Bu ve önceki ayette Müslümanlarla yaptıkları antlaşmaya uymayan, sinsice faaliyetlerle Müslümanları birbirine düşürmeye çalışan ve bu uğurda münafıklarla iş birliği yapan müşriklerle, bağlayıcı bir antlaşmanın artık söz konusu olamayacağı bildirilmektedir. Bununla beraber, muhtemel itirazlara mahal vermemek için de onlara, geleceklerini güvenceye alabilecekleri bir süre tanınmaktadır. Sonunda da hain müşriklerin, yapıp ettikleriyle Allah’ı asla âciz bırakamayacakları ve Allah’ın bu inkârcıları rezil rüsvâ edeceği yönünde bir uyarı yapılmaktadır.

Mesaj:

Toplum düzenini bozmaya çalışan din düşmanlarına karşı dikkatli olmalı ve onların yıkıcı faaliyetlerine asla fırsat vermemeliyiz.

Kelime Dağarcığı:

Muhzî: Rezil eden.

Kâfir: İnkârcı.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Ey müşrikler! Bu günden itibaren yeryüzünde dört ay daha istediğiniz gibi dolaşın, sığınacak yer arayın. Fakat bilin ki siz hiçbir şekilde Allah’a karşı koyamaz ve O’nun kudretinden kaçıp kurtulamazsınız. Allah kâfirleri elbette rezil rüsvâ edecektir.

Kendilerine ültimatom verilen müşriklere, başlarının çaresine bakmaları, düşünüp taşınmaları ve gerekli hazırlıkları yapabilmeleri için dört ay emniyet içinde dolaşma müsaadesi verilmiştir. Çünkü Arapça’da اَلسِّيَاحَةُ (siyahât), sıradan bir gezintiyi de­ğil, gerekli hazırlıklar yapılarak çıkılan planlı yolculuğu ifade eder. Böylece ken­di yanlış tutum ve davranışları sebebiyle antlaşmaları feshedilen müşriklere, güven içinde dolaşarak kendilerini korumak için her türlü tedbiri alabilecekleri, diledikleri gibi hareket edip geleceklerini güvenceye alma yollarını araştırabilecekleri hatırlatıl­makta, hatta emir kipi kullanılarak kendilerine tanınan bu imkândan sonra artık so­rumluluğun da kendilerine ait olacağı ima edilmektedir. Âyetin devamındaki, “müşriklerin Allah’ın kudretinden asla kurtulamayacakları ve Allah’ın inkârcıları rüsvâ edeceği” ikazı, müşriklerin bu arayışlarında başarılı olamayacaklarını ve neticede perişan olacaklarını açıkça haber vermekte, onları gittikleri yanlış yoldan dönmeye çağırmaktadır.

Onlara şu hususlar hatırlatılmaktadır:

Verilen süreden sonra artık antlaşma güvencesinden yararlanamayacaklardır.

Eski tavırlarında ısrar eder ve Kabe’nin çevresinde varlıklarını ve hâkimiyetlerini sürdürme­ye çalışırlarsa müslümanlara karşı savaş açmış sayılacaklar ve bunun sonuçlarına katlanacaklardır.

Kendilerine bu şekilde süre verilmesinin sebebi acizlik değil, onlara düşünüp taşınma ve tevbe etme imkânı sağlamaktır. Değilse onların Allah’ın ira­desini aşmaları, O’nu âciz bırakmaları mümkün değildir. Böyle yaparlarsa kesinlikle rezil rüsvâ olacaklardır.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

CEHENNEMDE KÂFİRLERİN DURUMU

Cehennemde Kâfirlerin Durumu

KÂFİRLER CEHENNEMDE EBEDÎ Mİ KALACAKLAR?

Kâfirler Cehennemde Ebedî mi Kalacaklar?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.