Tevbe Suresinin 24. Ayeti Ne Anlatıyor?
Tevbe Suresinin 24. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Dünya’da hiçbir şeyin Allah ve Resulü’nden ve Allah yolunda cihattan önemli olmadığını bildiren âyet; Tevbe Suresinin 24. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Ayet-i kerimede buyrulur:
قُلْ اِنْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْ وَاِخْوَانُكُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ وَعَش۪يرَتُكُمْ وَاَمْوَالٌۨ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَٓا اَحَبَّ اِلَيْكُمْ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَجِهَادٍ ف۪ي سَب۪يلِه۪ فَتَرَبَّصُوا حَتّٰى يَأْتِيَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪ۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟
De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah buyruğunu (kıyameti) gerçekleştirinceye kadar bekleyin. Allah, günaha saplanmış kimseleri hidayete erdirmez. (Tevbe, 9/24)
YARATILANI SEVERİZ, YARATANDAN ÖTÜRÜ
Bilgi:
İslam’a göre hakiki sevgi, Allah’a olan sevgidir. Çünkü sahip olduğumuz ve sevgi duyduğumuz her şeyi yaratan O’dur. Fıtratımız gereği yakınlarımızı, kazanç sağlamayı ve kazancın sağladığı nimetlerden yararlanmayı severiz. Ancak ayet, bu gerçeğe de işaret ederek bizden, anılan sevgilerin kaynağını bilmemizi ve hakiki sevgiyi o kaynağa yöneltmemizi istemektedir. Bunu gerçekleştirdiğimizde, dünyevî istek ve bağların esiri olmaktan kurtulup gerçek özgürlüğe kavuşacağımız gibi bütün sevgilerimiz de anlamlı hâle gelmiş olacaktır.
Mesaj:
Bir mümin için hiçbir dünyevî amaç, Allah’tan, rasûlünden ve Allah yolunda cihaddan daha önemli, değerli ve cazip olmamalıdır.
Kelime Dağarcığı:
Hidayet: Doğru yola iletmek.
Fâsık: Dinî görevlerini terk eden ve büyük günah işleyen, yoldan çıkan.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Rasûlüm! De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz, kazandığınız mallar, iyi iken durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticâret ve hoşunuza giden meskenler size Allah’tan, Rasûlü’nden ve O’nun yolunda cihattan daha sevimli ise o zaman Allah’ın azap emri gelinceye kadar bekleyin! Çünkü Allah, böyle yoldan çıkmış fâsıklar gürûhunu doğru yola erdirmez.”
Âyette bahsedilen kişiler ve varlıklar her insanın fıtrî olarak sevdiği ve gönül bağladığı şeylerdir. Bu hususla alakalı olarak bir âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Kadınlara, oğullara, yüklerle altın ve gümüş yığınlarına, iyi cins salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere olan düşkünlük isteği insanlara câzip gösterildi. Bunlar, dünya hayatının geçici birer metâından ibarettir. Asıl varılacak güzel yer, Allah yanındadır.” (Âl-i İmran 3/14)
Bu bakımdan bizden istenen, sayılan bu unsurları hiç sevmemek değil, onlara duyulan sevginin Allah ve Resûlullah sevgisinin üzerine çıkmamasıdır. Dolayısıyla buradaki “sevgi”den maksat iradeye bağlı olan sevgidir. Yani Allah ve Rasûlü’nün emirlerini devamlı olarak yerine getirme ve onları hiç terk etmeme neticesini hâsıl edecek bir sevgidir. Az önce temas edildiği gibi insanda bulunan fıtrî sevgi değildir. O halde âyet, Allah ve Peygamber sevgisine aykırı düşen ve dinî vecibelerin yerine getirilmesini engelleyen her türlü muhabbet ve münâsebetten uzak durmayı emretmektedir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Hiçbiriniz, ben kendisine malından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça iman etmiş olamaz.” (Buhârî, İman 8; Müslim, İman 70)
Hadiste geçen imandan maksat “kâmil iman”, sevgiden maksat da ihtiyârî sevgidir.
Efendimiz cihatla alakalı olarak da şöyle buyurur:
“Şüphesiz ki şeytan Âdemoğluna karşı üç yerde pusu kurmuştur. O, İslâm’a giden yolda oturur ve ona: «Niçin kendi dinini ve atalarının dinini bırakıyorsun?» der. Kişi onun sözünü dinlemeyerek İslâm’a girer. Yine şeytan hicrete giden yolda oturur ve ona: «Malını ve aileni mi bırakacaksın» der. Kişi onun aldatmasına kanmayarak hicret eder. Hicret ettikten sonra ise bu sefer cihada giden yolda oturur ve ona: «Sen cihad edeceksin ve öldürüleceksin. Hanımını başkası nikahlayacak, malın ise paylaştırılacak» der. Eğer kişi bu hususta da ona aldırmayıp cihad ederse, Allah onu mutlaka cennete konduracaktır.” (Nesâî, Cihad 19)
Hâsılı bir mü’min için hiçbir dünyevi menfaat ve maksat Allah ve Rasûlü’nden ve Allah yolunda cihattan daha ehemmiyetli, kıymetli ve cazip olmamalıdır. Ayrıca âyetlerin mesajı, İslâm toplumunu kuvvetlendirme ve mü’minler arasındaki tesânüdü artırma hedefinin diğer bütün beşeri ilişkilerden önde gelmesi gerektiğini gösterir.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com