Tevbe Suresinin 67. Ayeti Ne Anlatıyor?
Tevbe Suresinin 67. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Münafıkların özelliklerini bildiren âyet; Tevbe Suresinin 67. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Ayet-i kerimede buyrulur:
اَلْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُمْ مِنْ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمُنْكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ اَيْدِيَهُمْۜ نَسُوا اللّٰهَ فَنَسِيَهُمْۜ اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
Erkeğiyle kadınıyla münafıklar birbirine benzer; kötülüğü özendirip iyiliği engellerler, hayır için harcamaya elleri varmaz. Onlar Allah’ı umursamadılar, O da onları kendi hâllerine bıraktı. Gerçek şu ki münafıklar günaha batmış kimselerdir. (Tevbe, 9/67)
MÜNAFIKLARIN KUR'AN'DA BİLDİRİLEN ÖZELLİKLERİ
Bilgi:
Ayette, her durumda çeşitli söz ve davranışlarıyla kendilerine özgü karakterlerini ortaya koyan münafıkların bazı özelliklerine işaret edilmektedir. Öncelikle onların, tavır ve davranışlarına kaynaklık eden inançsızlıkları ve hastalıklı ruh yapıları bakımından, özde birbirleriyle aynı oldukları ifade edilmektedir. Daha sonra ise onların, kötülüğe olan düşkünlükleri, iyiliğe ve hayra engel oluşları, Allah’a karşı sorumluluklarını umursamaz tavırları ile günahlarla kuşatılmış yaşamlarına dikkat çekilmektedir.
Mesaj:
Münafıklık, bir inançsızlık hastalığıdır. Bu hastalığa yakalananlardan her türlü kötülük beklenir. Münafıklıktan Allah’a sığınırız.
Kelime Dağarcığı:
Münafık: Mümin gibi görünen inançsız kişi.
Münker: Kötülük.
Maruf: İyilik.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Erkek olsun kadın olsun bütün münafıklar birbirinin aynısıdır: Kötülüğü teşvik edip yayarken, iyilik, doğruluk ve güzelliğin önünü kesmeye çalışırlar, Allah yolunda harcamaktan yana ellerini pek sıkı tutarlar. Allah’ı unuttukları için, Allah da onları unutmuştur. Gerçekten münafıklar yoldan çıkmışların ta kendileridir.
- Allah, erkek olsun kadın olsun bütün münafıkları ve kâfirleri, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşiyle tehdit etmektedir. O ateş onlara yeter. Allah onları rahmetinden uzaklaştırmıştır; onlar için bitip tükenmez bir azap vardır.
Bu âyetlerde erkek veya kadın bütün münafıkların beş kötü tutum ve davranışları ve bunlara mukâbil kendilerine verilecek beş büyük ceza beyân edilir.
Münafıklar:
- Kötülükleri emrederler; onların işlenmesini ve yayılmasını isterler.
- İyilikleri yasaklarlar, iyiliklerin yapılmasına ve yayılmasına engel olmaya çalışırlar.
- Allah yolunda, hayır ve hasenât işlerinde harcama konusunda ellerini sımsıkı kapatırlar; en küçük bir harcamada bulunmak istemezler.
- Onlar Allah’ı unutmuşlardır, dolayısıyla Allah da onları unutmuştur; Allah ile bağlarını tamâmen koparmışlardır.
- Onlar her türlü günahı işleyen, itaat çizgisinden çıkmış fâsık kimselerdir.
Bunlara mukâbil verilecek cezalar da şöyledir:
- Cehennem ateşi,
- Orada ebedî olarak kalmak,
- Onlara layık olanın, yetecek olanın başka bir şey değil sadece ateş olması.
- Allah’ın lânetine uğramaları, nihâyetsiz ilâhî rahmetten en küçük bir nasip alamamaları,
- Ateşten başka onlar için bitmez tükenmez, dâimî ve kalıcı bir azabın olması.
Dolayısıyla mü’minler, devamlı kendilerini murakabe ve muhasebe altında tutarak bu gibi münafıklık hallerinden titizlikle uzak durmaya çalışmalıdırlar. Eğer bu konuda ciddiyet gösterilmezse ayakların kayma tehlikesi devamlı ihtimal dâhilindedir. Allah Teâlâ ve Peygamberimiz (s.a.s.)’in hususi övgü ve iltifatına nâil olmuş sahâbe-i kirâmın şu korkulu hali hepimiz için bir numûne teşkil etmelidir:
Hz. Ebubekir, bir gün Hanzala (r.a.)’a rastladı. Hâl ve hatırını sordu. Hanzala (r.a.) büyük bir üzüntü ve endişe içinde:
“–Hanzala münafık oldu, ey Sıddîk!” dedi. Hz. Ebubekir:
“–Sübhânallah! Bu nasıl söz böyle?” deyince, Hz. Hanzala şöyle devam etti:
“–Biz, Peygamberimiz’in sohbetindeyken, o bize cennet ve cehennemi hatırlatıyor, hattâ onları gözümüzle görüyormuş gibi bir hâle bürünüyoruz. Resûlullah (s.a.s.)’in huzûrundan çıkıp çoluk-çocuğumuz ve dünyevî maîşetimizle meşgul olmaya dalınca da, duyduklarımızın pek çoğunu unutuveriyoruz. Onun sohbetindeki feyz ve rûhâniyetimizi kaybediyoruz” dedi.
Ebubekir (r.a.):
“–Vallahi, buna benzer hâller bizde de oluyor” dedi.
Hanzala (r.a.) olayın devamını şöyle anlatıyor:
“Bunun üzerine ikimiz kalkıp doğru Resûlullah Efendimiz’in huzûruna vardık ve durumu kendisine arz ettik. Peygamberimiz (s.a.s.) de:
«–Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, benim yanımdaki hâlinizi devamlı muhâfaza edip, zikr-i dâimî üzere olabilseydiniz, yatakta yatarken de, yollarda yürürken de melekler sizinle musâfaha ederlerdi» dedi ve sonra üç defa tekrarlayarak:
«–Yâ Hanzala! Bazan öyle, bazan de böyle olur!»” buyurdu. (Müslim, Tevbe 12)
Bu rivayette bahsedildiği şekilde sahâbenin yaşadığı ruh hâlini Hak dostlarından Şakîk-i Belhi (k.s.) ne güzel ifade eder: “Mü’min öyle bir hâle sahiptir ki, anlatayım: Hurma ağacı diker; onda diken devşirmekten korkar. Dinleyin; münafıkı da anlatayım: O da diken eker ve bu ektiğinden taze yemiş almayı arzular. Yazıklar olsun böyle düşünene!” (Velîler Ansiklopedisi, I, 249)
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR