Tevbe Suresinin 71. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Tevbe Suresinin 71. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Müminlerin vasıflarını (beş vasfını) bildiren âyet; Tevbe suresinin 71. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyrulur:

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَيُط۪يعُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ

Müminlerin erkekleri de kadınları da birbirlerinin velileridir; iyiliği teşvik eder, kötülükten alıkoyarlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve resûlüne itaat ederler. İşte onları Allah merhametiyle kuşatacaktır. Kuşkusuz ki Allah mutlak güç ve hikmet sahibidir. (Tevbe, 9/71)

MÜMİN, İNANCINI SÂLİH AMELLERLE ORTAYA KOYANDIR

Bilgi:

Önceki sayfada münafık karakterinin başlıca özellikleri zikredildikten sonra bu âyette de samimi müminlerin ortak niteliklerine değinilmektedir. Onların, münafıkların aksine iyiliği özendiren, kötülükten vazgeçiren, namazlarını içtenlikle kılan, zekâtlarını veren kimseler olduklarına vurgu yapılmaktadır. Münafıkların Allah’ı ve O’nun mesajını umursamaz tavırlarına karşılık müminlerin Allah ve resûlüne mutlak itaat gösterdikleri ifade edilmektedir. Bu güzel hasletleri sebebiyle Allah, müminleri rahmetinin tecellisi olan, ebedî cennetleriyle ödüllendirecektir.

Mesaj:

Mümin olmamız, Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmemizi gerekli kılar.

Kelime Dağarcığı:

Velî [çoğul: evliyâ]: Dost, yardımcı, koruyan, birinin işlerine bakan.

Azîz: Güçlü, kuvvetli, galip.

Hakîm: Hikmet sahibi.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostu ve yardımcısıdırlar. İyiliği emir ve tavsiye eder, kötülüklerin önünü almaya çalışırlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederler. İşte onlar, kendilerine Allah’ın merhametle muâmele edeceği seçkin kimselerdir. Şüphesiz ki Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.
  2. Allah mü’min erkek ve mü’min kadınlara altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel ve hoş meskenler va‘detmektedir. Allah’ın hoşnutluğu ise hepsinden daha büyüktür. İşte en büyük başarı ve kurtuluş budur.

67-68. âyetlerde yapılan münafık tasvirine karşılık bu âyetlerde de mü’min tasviri yapılmakta; bunların sergilediği beş güzel vasıf, tutum ve davranışa mukâbil mü’minlere de beş büyük mükâfat müjdelenmektedir.

Birbirlerinin dostu ve yardımcısı olan mü’minler:

    İyiliği emrederler; kendileri iyilik yaptıkları gibi, başkalarının da iyilik yapmasını tavsiye eder ve böylece iyiliğin yayılması için çalışırlar.

    Kötülüğü yasaklarlar; kendileri yapmadıkları gibi başkalarının yapmasına da engel olurlar, kötülüğün yayılmasını istemezler.

    Namazı dosdoğru kılarlar,

    Zekâtı verirler,

    Allah’ın ve Rasûlü’nün bütün talimatlarına kayıtsız şartsız itaat ederler.

Bu güzel davranışlara karşılık onlara verilecek mükâfâtlar da şöyledir:

    Allah onlara rahmetiyle muamele edecektir.

    Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirecektir.

    cennetlerde ebedi kalacaklardır.

    Adn cennetlerinde onları çok güzel, çok hoş köşk ve meskenlerde barındıracaktır.

    Hepsinden önemlisi Allah onlardan razı olacaktır. Allah’ın bir kuldan razı olması, bütün cennet nimetlerinin fevkinde bir nimettir.

Resûlullah (s.a.s.)’in haber verdiğine göre Allah Teâlâ cennet ehline: “Râzı oldunuz mu?” diye sorar. Onlar: “Nasıl râzı olmayalım ki! Yarattıklarından kimseye vermediğin şeyleri bize verdin” derler. Bunun üzerine Allah: “Size bundan daha üstün olanını da vereceğim” buyurur. Onlar: “Bundan daha üstünü nedir ki?” diye sorarlar. Allah Teâlâ: “Rızâ ve hoşnutluğumu size vereceğim ve artık size asla gazap etmeyeceğim” buyurur. (Buhârî, Rikâk 51; Müslim, Cennet 9)

Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Kapları ve içindeki eşyalar gümüşten olan iki cennet vardır. Kapları ve içindeki eşyaları altından olan iki cennet daha vardır. Adn cennetindeki mü’minlerle Rablerini görmeleri arasında Allah’ın yüzündeki azamet ve kibriya örtüsünden başka bir şey bulunmayacaktır.” (Buhârî, Tefsir 55/1; Müslim, İman 296).

Efendimiz (s.a.s.) bir defasında:

“Kim Allah’a ve Rasûlü’ne iman eder, namazını dosdoğru kılar ve Ramazan orucunu tutarsa Allah onu mutlaka cennetine yerleştirir. İster Allah yolunda cihad ve hicret etmiş olsun, isterse doğduğu topraklarda oturmuş olsun” buyurunca, ashâb-ı kirâm:

“- Ey Allah’ın Rasûlü! Bunu insanlara müjdeleyelim mi?” diye sordular. O zaman Resûlullah (s.a.s.), hatta şunu da söyleyin dercesine sözüne devam ederek buyurdu ki:

“Cennette yüz derece vardır, bunları Allah kendi yolunda cihad edenler için hazırlamıştır. Her iki derece arasındaki mesafe gökle yer arasındaki kadar mesafedir. Allah’tan dilekte bulunduğunuz zaman O’ndan Firdevs cennetini isteyin. Çünkü Firdevs, cennetlerin en yükseği ve en değerlisidir. Cennet ırmakları oradan kaynar. Rahman’ın arşı da onun üzerindedir.” (Buhârî, Cihad 4; Tevhid 22)

Âhiret nimetlerine ve Allah rızâsına erişmeye teşvik sadedinde Allah dostlarının çok güzel tavsiyeleri vardır. Bunlardan Yahyâ b. Muâz şöyle der:

“Dünya, bir harâbedir. Ondan daha harap olanı ise onu mâmur hale getirmeye çalışan insanın kalbidir. Âhiret, mamur bir yerdir. Ondan daha mamur olanı ise onu kazanmaya çalışan insanın kalbidir.”

Buraya kadar bir taraftan münafıkları tanımamızı sağlayacak ip uçları verilip yüzlerindeki maskeler düşürülürken, bir taraftan da gerçek mü’minlerin özellikleri ortaya kondu.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com