Tevbe Suresinin 94. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Tevbe Suresinin 94. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? İmanın fedakârlık istediğini bildiren âyet; Tevbe suresinin 94. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyrulur:

ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Sonra gizli açık her şeyi bilenin huzuruna çıkarılacaksınız ve O size neler yapmış olduğunuzu haber verecektir. (Tevbe, 9/94)

İMAN FEDAKÂRLIK İSTER

Bilgi:

Tebük Gazvesi, aşırı sıcak ve kıtlıkta gerçekleşen zorlu bir seferdi. Bu sefere çıkmak maddî ve manevî imkân gerektiriyordu. İmkânı olan fakat imanı olmayan münafıklar havadan sudan bahaneler uydurup sefere çıkmadılar. Bunlar yaklaşık seksen kişiydiler. Kendileri katılmadıkları gibi başkalarının da aklını çelmeye çalıştılar. İslam ordusu Medine’ye dönünce yalan bahanelerini mazeret olarak öne sürüp af dilediler. Fakat Allah -celle celâlühû- onların asıl niyetlerini Peygamberimize bildirdi ve özürlerinin kabul edilmeyeceğini haber verdi. Ayet, onların özürlerinin geçersiz olduğunu ortaya koymaktadır.

Mesaj:

  1. Allah, herkesin gerçek niyetini bilir.
  2. Ömrümüzün hesabını vermek kaçınılmazdır.

Kelime Dağarcığı:

Sefer: Yolculuk, savaşa gitme.

Âlem-i Gayb: Görülemeyen, bilinemeyen âlem.

Âlem-i Şahadet: Varlıklar âlemi, görünen âlem.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Sefer dönüşü kendileriyle karşılaştığınız zaman o münafıklar size özür beyân edecekler. De ki: “Boşuna özür dilemeye kalkmayın; size asla inanacak değiliz. Çünkü Allah mazeretlerinizin geçersizliği ile alakalı olarak nifak ve yalanlarınızı bize haber verdi. Bundan böyle de Allah ve Rasûlü, ne yapacağınıza bakacak. Sonra da duyuların kapsam alanına girmeyen ve giren her şeyi hakkıyla bilen Allah’ın huzuruna varacaksınız. O da yaptıklarınızı size bir bir haber verecektir.
  2. Savaştan dönüp yanlarına geldiğinizde, kendilerini kınamaktan vazgeçmeniz için size Allah adına yemin edecekler. Artık onları kınamaktan ve azarlamaktan vazgeçin. Çünkü onlar pisliktir. Kazandıkları günahlar yüzünden varacakları yer cehennemdir.

Bahsedilen kimseler, yalan söyleyerek Rasûlüllâh (s.a.s.)’den izin isteyen seksen kadar münafık idi. Allah Resûlü (s.a.s.) Tebük’ten döndükten sonra ashâb-ı kirâmı onlarla oturmaktan ve konuşmaktan men etmiştir. (Kurtubî, el-Câmi‘, VIII, 231) Çünkü onlar âyetin beyânıyla “pislik” olmuşlardır. Dışarıdan görünmese bile içleri pistir; niyetleri ve ruhları habistir. Gözle görülen cismânî pisliklerden sakınmak nasıl vacip ise, bulaşması daha çabuk, zararı daha fazla olan ruhânî ve ahlâkî pisliklerden uzak durmak da daha öncelikli olarak vaciptir.

Muhammed Bâkır (r.a.) demiştir ki: “Babam Zeynelâbidîn (r.h.) bana tavsiyede bulunup şunları söyledi:

«Şu beş sınıf insanla dostluk kurma, komşuluk etme ve onlarla yola çıkma:

›  Fâsıkla dostluk kurma. Çünkü seni bir lokma ekmeğe ve hatta daha basitine satar.» Ben «Babacığım! Daha basiti nedir ki?» diye sorunca: «Bir lokma ekmeğe tamah eder, sonra da onu elde edemez» dedi.

›  «Cimriyle dost olma. Çünkü, en çok ihtiyacın olan şeyi bile senden esirger.

›  Yalancıyla dost olma. Çünkü o serap gibidir. Sana, yakın olanı uzak, uzak olanı da yakın gösterir.

›  Ahmakla dost olma. Çünkü, sana fayda vereyim derken zarar verir. Nitekim, ‘Akıllı düşman, ahmak dosttan daha hayırlıdır’ diye bir söz vardır.

›  Akrabasıyla ilişkisini kesen kimseyle de dost olma. Çünkü ben böyle insanların Allah Teâlâ’nın kitabı Kur’ân-ı Kerîm’in üç yerinde lânetlendiklerini gördüm.»” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 620)

Önceki âyetlerde şehirde yaşayan münafıkların hallerinden kesitler sunuldu.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com