Tevdi Ne Demek? Tevdi Ne Anlama Gelir?

NE NEDİR?

Tevdi ne demek? Tevdi kelimesinin anlamı nedir? Tevdi kelimesine örnek cümleler...

Tevdî: Emâ­net et­me. Tes­lîm et­me anlamlarına gelmektedir.

TEVDİ KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Allâh, risâletini kime tevdî edeceğini en iyi bilendir...” (el-En’âm, 124)

Diğer taraftan, ilâhî vahyin alelâde bir insanla veya herhangi biriyle gönderilmesi de münâsip değildir. Zîrâ insanların tamâmı, ilâhî teblîğâtı telâkkî ve
icrâ etme husûsunda kifâyet ve dirâyet bakımından eşit değillerdir. Bu sebeple peygamberler, her cihetten üstün vasıflı insanlar arasından seçilmişlerdir. Sâhip oldukları fıtrî tâkat sebebiyle de, nübüvvet ve risâletin ağır yükünü taşımakla mükellef kılınmışlardır.

*****

Varlık Nûru -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Allâh’ın lutfu sâyesinde ulaştığı kalbî kıvam ve kemâl ile, beşeriyeti hidâyete erdirme iştiyâkı içinde dîn-i mübîni teblîğe devâm etmiş, kendisine tevdî edilen bu ilâhî emâneti îfâ şuuru, O’nu zirvelerin zirvesi hâline getirmiştir. Vazîfesini icrâya mânî olacak bütün dünyevî teklifleri tereddütsüz reddetmiş, Hakk’a kulluğu her şeyin üzerinde telâkkî etmiştir.

*****

Cenâb-ı Hak, bir şeyin olmasını murâd ettiği zaman ona yani “Ol!” der ve o iş gerçekleşir. Buna rağmen Allah Teâlâ ilâhî murâdı muktezâsınca bâzı hâdiselerin tasarrufunu birtakım kullarına tevdî etmiştir.

*****

Allah yolundaki hizmetlerde kendisine büyük ve mühim bir vazife tevdî edilmiş olanlar, bilhassa bu hususta daha dikkatli olmak zorundadırlar.
Nitekim yüksek bir dağın zirvesine tırmanan kimsenin, ayağını bastığı yere ve tutunduğu dala daha çok dikkat etmesi zarûrîdir. Zira zirvelerde yanlış bir adım atmak veya çürük bir dala tutunmak çok daha tehlikelidir.

*****

Muhtaçlara yardım ederken de büyük bir nezâket içinde davranmalı ve onlara teşekkür edâsı içinde bulunmalıdır. Zira onlar vâsıtasıyla rızâ-yı ilâhîye nâil olunabilmektedir. Rahmetli pederim Mûsâ Efendi -kuddise sirruh- ve amcalarım, infakta bulunurlarken büyük bir nezâket sergilerlerdi. Zekât ve sadaka konan zarfların üzerine:

“Kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.” diye yazarlardı.

Yine fukarâya bir paket takdîm edecekleri zaman da bunun en güzel bir şekilde ambalajını yaparlar, gayet güzel bir şekilde ve nezâketle, incitmeden, gönül alarak takdîm ederlerdi. Alan mesrur olur, veren de huzur duyardı. Biri, Allah’tan geldiğini kabul ederek alır, diğeri de Allâh’ın verdiği bu emâneti yerine tevdî etmiş olduğu için sevinirdi.

*****

Zekât; mektep, kurs, hastahâne gibi hükmî şahıslara verilmez. Zîrâ o, Cenâb-ı Hakk’ın buyurduğu gibi, sekiz sınıf muhtâca âit bir haktır.89 Böyle müesseseler, kendilerine verilen zekâtı fakirlerin aslî ihtiyaçları dışında sarf edemezler. Ancak kursta bulunan muhtaç öğrencilere ve i’lây-ı kelimetullâh maksadıyla ilim öğrenen talebelere harcayabilirler. Zîrâ zekâtın, geçiminden âciz fakirlerin aslî ihtiyaçlarını (havâyic-i asliye) karşılamak üzere verilmesi ve bunun araştırılması, onun sıhhat şartlarındandır. Bu sebeple kendilerine zekât tevdî edilen müesseseler bu prensibe hassâsiyetle riâyet etmelidirler. Aksi hâlde Hak katında mes’ûl olurlar.