Tevekkül ve Teslîmiyetin Sembolü
Hac, İslâm dîninde şer’an zengin sayılan her Müslümanın ömründe bir defa kurban bayramı günlerinde belli usûllere göre Kâbe’yi ziyâret etmesi şeklindeki farz ibâdettir.
Hazret-i İbrâhîm ve İsmâîl -aleyhimesselâm-’ın tevekkül ve teslîmiyetlerinin sembolü olan hac, Hakk’a muhabbetle dolu bir kulluk tezâhürüdür. Beşerî sıfatlardan soyunup teslîmiyet ve tevekkül duyguları ile ilâhî mağfiret iklîmine giriştir. Hac, altta ve üstte birer havlu ile, baş ve ayak açık, kulun bütün dünyevî rütbelerden soyunması ve böylece Rabbine gönülden sığınmasını ifâde eden tam bir teslîmiyet hâlidir.
İhramda bir ot bile koparılmayacak, bir kıl düşürülmeyecek ve bir mahlûkat avlanmayacaktır. Bu ibâdetin îfâsı esnâsında rafes, fısk ve cidâl[1] yasaktır. Yalnız Yaratan’dan dolayı yaratılanlara sevgi, merhamet ve nezâket vardır.
İşte hac ibâdeti de bizlere gösteriyor ki, günahların dökülüşü, ancak Hakk’a yalvarış, tevekkül ve teslîmiyetle yapılan bir ibâdet bereketiyle gerçekleşir.
Dipnot:
[1] Bkz. Bakara Sûresi, 197. Rafes: Cinsî münâsebette bulunmak, bu konuyla ilgili sözler sarfetmek ve hattâ her nevî kötü söz söylemek gibi mânâlara gelmektedir. Fısk: Her türlü günah fiiller. Cidâl: Lüzûmsuz münâkaşa ve tartışmalar.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları