Tevhidin Sırrı

"Bunca zamandır Kur'an'la meşgul oluyorsun, söyler misin, Kur'an'dan ne anladın, kitabımızdan sana kalan nedir?" diye soran biri olsa ne derseniz? Mehmet Lütfi Arslan, tevhidin sırrı yazdı.

İki dost aralarında konuşuyorlardı. Birisi diğerine şunu sordu: "Bunca zamandır Kur'an'la meşgul oluyorsun, söyler misin, Kur'an'dan ne anladın, kitabımızdan sana kalan nedir?" Arkadaşı soru sahibine biraz daha izahat ister gibi baktı. Aslında düşünüyordu, soru anlaşılırdı ama cevabı toparlamak biraz zaman alacaktı. Soru sahibi muhatabındaki tereddüde karşı sorusunu şöyle yineledi: “Zihnini bir imbik gibi düşün. Kur'an zihin imbiğinden süzüldüğünde geriye kalan cümle veya kelime nedir?”

KUR'AN'DAN NE ANLADIN?

Arkadaşı biraz daha düşündükten sonra şöyle cevap verdi: “Benim Kur'an'dan anladığım şu ki Rabbimiz Rablığını kimseye bırakmıyor. Her husus O'na çıkıyor, her iş O'na bağlanıyor, O herkese karışıyor ama kimseyi kendi işine karıştırmıyor.” Evet, cidden öyledir. Allah Allahlığını kimseye bırakmaz. Hakiki muallim de O’dur, mürebbi de… İnsanı insanla terbiye eder, insanı insanla cezalandırır. Ama esas fail hep O’dur. Hayrı da şerri de O yaratır. İstediğini yapmaya ve yaptırmaya kadirdir: “Allah, neyi diler ve neye hükmederse onu mutlaka yerine getirir. Ne var ki, insanların çoğu bunu bilmez.” (Yusuf, 21)

Cevabı veren aynı soruyu sahibine sordu. O’nun cevabı hazırdı, Kur'an'dan kendisine kalanın “amel-i sâlih” kavramı olduğunu söyledi. Allahımız kitabında müteaddit defalar imandan sonra yapılması gerekenin amel-i salih olduğunu ifade ediyor, amel-i sâlih işlemeyi iman etmenin ayrılmaz bir rüknü olarak görmemizi istiyordu. Hem dünyayı ıslah edecek hem de ahirete kalacak yegâne sermaye amel-i salih yani güzel, doğru ve faydalı işlerdi. Yeryüzünü ifsad etmek isteyen organize kötülük çetesi karşısında organize iyilik taraftarlarının bir ümidi varsa o da iyilerin ve iyiliklerin cazibesini artırmak, müteselsil iyilikleri çoğaltmaktı. Dolayısıyla insanın dünyadaki kurtuluş yolu amel-i sâlih idi.

Bu güzel muhavereye şahit olan herkes kendisine aynı soru sorulduğunda ne cevap vereceğini düşünmelidir. Bu soruyu cevaplamak için Kur’an’la ülfet gerekir. Her gün onunla konuşmayan, dertleşmeyen, halini arz etmeyen, nasibini aramayan, acaba bugün mânevi rızkım nedir diye dikkat kesilmeyen bu soruyu cevaplayamaz. Ülfetin tabii neticesi tefekkürdür. Tefekkür ise herkesin kabı ve kalbi nispetindedir. Nasıl maddi rızık taksimledir, mânevi rızık da öyledir. Şu kadar ki Allah maddi rızkı inansın ya da inanmasın herkese tekeffül etmiş ama mânevi rızkı sadece talip olup, gayret gösterene yazmıştır. Maddi rızık insanı arar bulur, mânevi rızık ise arayan insanı bulur.

Kur'an'la düzenli buluşan bir muhataba her gün ayrı bir mânevi rızık verilir. Bir de bu rızıkların hasılası bir öz kalır ki bu muhatabın şakilesi ve hakkındaki murada bağlı bir muhtevadır. O bir desendir. Böyle bir deseni içimizin seyri belirler. Kimse özünün haddini aşamaz. Yine kimse yöneldiği vecihten başkasını göremez. Yukarıdaki iki cevabın da güzelliği aslında nasibin güzelliğidir. Her iki cevap da son tahlilde bir meyil ve teveccüh izharıdır. Herkesin cevabı kendi nasibinden başkasını göstermez. Kur'an deryasından istifade önce niyete, sonra mânevi nasibe ve tabii ki vüsate müncerdir.

Yukarıdaki güzel muhavereye şahit olan bu satırların yazarı kendi zihin imbiğinden süzülüp geriye kalanın ne olduğunu düşündü ve bunun muhtemelen tek bir kelime olacağına karar verdi: İhlas. Allah bizden hep ihlas istiyor. İhlas, malın ve evladın fayda vermeyeceği günde istenen arı ve duru kalbin işidir. O kalp dini sadece Allah’a has kılmaya muvaffak olmuş kalptir. Bizim ihlastan başka kurtuluş yolumuz yoktur. Ne yapsak ne etsek, neye yönelsek önce niyetimiz ve samimiyetimiz sorgulanacak, güzel niyetini ve samimiyetini yol boyunca korumayı başarabilen yolun sonunda feraha kavuşacak, felah bulacaksa bu ancak ihlasla olacak.

TEVHİDİN SIRRI İHLASTADIR

İslam'ın temel umdesi tevhiddir. Tevhid sadece itikadı ilgilendirmez. İtikadın yansıması olarak ibadet ve ibadetin hayata yansıması olarak ahlâk da tevhidin şümulündedir. İtikadı olmayanın ne ibadeti olur ne de ahlâkı bir fayda sağlar. İtikat varsa bu muhakkak ibadetin ifasına götürür, zira iman amel-i sâlih ile birlikte zikredilir. İbadetin kalitesi ise ahlâkı ortaya çıkarır. Ahlâk güzelliği şeklinde tezahür etmeyen ibadet kalite kıvamını bulamamıştır. Ahlâk hayattır. İbadetin yaşanması ve tadılması ahlâk ile belli olur. Ahlâkı olmayanın ibadetinin faydasının ne olduğu meşkuktur. İbadeti olmayanın ahlâkı kendisini bir yere götürmeyecektir.

İtikat, ibadet ve ahlâk arasındaki münasebet tek seviyeli değil çok katmanlı bir münasebettir. Bütün katmanları birbirine bağlayan ve her birisini kendi içinde tutarlı kılan en önemli haslet ihlastır. İhlas tevhidin hem şartı hem de neticesidir. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin “din samimiyettir” buyruğu tevhidin ihlası gerektirdiğini gösterir. Yola çıkana lâzım olan her işi bir ve tek olana bağlayarak tevhid güneşinde yol almak, bunu yaparken de nefsinin ve dünyanın gölgesinden azade kalmaktır. Nefsin ve dünyanın gölge etmemesinin yolu kalpteki ihlas ışığını yakmaktan geçer. Nefisten ve dünyadan sıyrılabilir ve içimizdeki ihlas ışığını yakabilirsek, içimiz dışımız, önümüz arkamız, altımız üstümüz, her yanımız nur olur ve âlemi kuşatan tevhid güneşinden istifademiz hiç kesilmez.

Kalpteki ihlas ışığı nasıl yanar? Bunun için gereken marifettir. Marifet kalbin Allah’ı bilmesidir. Allah’ı, Allah ne kadar bildirdiyse o kadar bilebiliriz. İhlas suresi, Allah’ın nesebini soranlara verdiği cevabıdır. Allah Ahad ve Samed olandır. Ahad bir ve tek; Samed herkesin muhtaç olduğu ve kimseye muhtaç olmayandır. Birlik O’na kimsenin denk olmamasıyken, kimseye muhtaç olmamak birisinden doğmamak ve kimseyi doğurmamaktır. Allah’ı bilmek için kalbe bu kadar bilgi yeterlidir. Kalp bu bilgi ile yoğurulursa ortaya çıkan hâsıla ihlas olacaktır. İhlas suresi bu mânâda ihlasın kaynağıdır. Kalbini bu sûre ile buluşturan ihlasa, oradan da tevhid sırrına erişir.

İhlas ve tevhidin bize ulaştıracağı yer dini Allah’a has kılmak olacaktır. Dini Allah'a has kılmanın ne olduğu en güzel şu ayette anlatılır: “Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah’a halis kılarak: ‘Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız’ diye Allah’a yalvarırlar.” (Yunus, 22)

Kulluk ancak Allah'a yapılır, yardım ancak Allah'tan istenir. Dini Allah’a halis kılmak, onu beşeri telakki ve zanlardan arındırmak demektir. Kur’an dışında kesin ilim yoksa ve her şey zannın konusu ise bunun nasıl bir gayret gerektirdiği açıktır. O yüzden bu gayretin adına mücahede denmiştir. Mücahede her şeyi Allah’a bağlamayı bir meleke haline getirmektir. Rızık Allah'tandır, şifa Allah'tandır, başarı Allah'tandır. İnsanın her iş ve oluşu O'na bağlamak ruhunun ve kalbinin gayesi olmalıdır. Bu en basit vesile ile bile O'nu gölgelememeyi, kalbe O’nun dışında bir alaka yerleştirmemeyi gerektirir. Bu ise selim kalbin vasfıdır.

Selim kalp arı ve duru kalptir. Kalp ancak tasfiye sonucu selim hale gelir. Kalbin tasfiyesi Kur’an ve Sünnetin ahkâmına tabi olmak, yolu selim kalp sahipleriyle yürümek, gecelerin feyzinden istifade etmek ve helal lokma gibi şartlara bağlıdır. Nefsin karanlığı ile dışımızın dağdağası arasında ezilen kalbin önce selamete oradan samimiyete ulaşması ne kadar da zordur. Bu iş iki tarafı uçurum sarp bir yokuşta yürümeye benzer. Ya da Kuran’ımızın verdiği şu misale: “Gerçek şu ki, sağmal hayvanlarda da sizin için büyük bir ibret bulunmaktadır. Nitekim onların karınlarında fışkı ile kan arasından çıkardığımız, içenlerin boğazından kolayca geçen, lekelerden arınmış temiz bir sütle sizi besliyoruz.” (Nahl, 66)

Halis amel, fışkı ile kan arasından çıkan süte benzer. Fışkı “dünya hayat”, kan ise heva ve hevestir. İşte ihlas, ameli bu ikisi arasından çıkan tertemiz bir süt kıvamına getirmek gibidir. Bizler esas hayatın yanında hiç mesabesindeki dünya ile içimizdeki karanlık tarafın tasallutu altındayız. Amellerimiz dünyanın menfaati ile içimizin hevesi arasında salınıp duruyor. Ne ona ne buna iltifat etmemek gerekir ki işte bu ihlastır. İhlas bu mânâda istikamet olan tevhidin özüdür. Tevhidi temin eden Ahad olan Allah’ın koruması altında kendi özünün biricikliğini müşahede eder. Tevhidi temin eden Samed olan Allah’ın koruması altında O’ndan başka kimseye muhtaç olmadığını bilir. Tevhidin sırrı ihlasta, ihlasın sırrı bize Ahad ve Samed olan Allah’ı anlatan İhlas Suresi’ndedir.

Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 465

İslam ve İhsan

KELİME-İ TEVHÎDİN MÂNÂSI

Kelime-i Tevhîdin Mânâsı

İMANIN ANAHTARI VE TASDİKİ SAYILAN SÖZ

İmanın Anahtarı ve Tasdiki Sayılan Söz

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.