Ticarette Görülmedik Hakkâniyet
Asr-ı Saâdet’te Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve halîfeler, ticârî piyasayı kontrol altında tutmuş, haksız gelir elde etme yollarını kapatmışlardır.
Ashâb-ı kirâmdan Cerîr bin Abdullah -radıyallâhu anh- pazar yerinden bir at satın almak istemişti. Beğendiği bir at için satıcı beş yüz dirhem fiyat teklif etti. Cerîr -radıyallâhu anh-, bu ata altı yüz dirhem verebileceğini, hattâ sekiz yüz dirheme kadar fiyatı yükseltebileceğini ifâde etti. Çünkü atın değeri yüksek olup, satıcı bunun farkında değildi. Kendisine:
“–Atı, beş yüz dirheme alman mümkün iken, niçin sekiz yüz dirheme kadar fiyatı yükselttin?” diye soruldu. Şu muhteşem cevabı verdi:
“–Biz alışverişte hile yapmayacağımız husûsunda Allâh’ın Rasûlü’ne söz verdik.”[1]
Asr-ı Saâdet’te Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve halîfeler, ticârî piyasayı kontrol altında tutmuş, haksız gelir elde etme yollarını kapatmışlardır. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- piyasada imtiyazlı bir sınıfın teşekkülüne mânî olmak için tüccarların pazarlarda sabit bir yer edinerek mühim noktaları işgâl etmelerini yasaklamış, bu yasağa uymayarak pazarda çadır kuran bir satıcının çadırını yıktırmıştır.[2]
[1] İbn-i Hazm, el-Muhallâ, Mısır 1389, IX, s. 454 vd.
[2] Semhûdî, Vefâ, Mısır 1327, I, 540.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Asr-ı Saâdet Toplumu, Erkam Yayınları