Tıynet Ne Demek? Tıynet Ne Anlama Gelir?

NE NEDİR?

Tıynet ne demek? Tıynet kelimesinin anlamı nedir? Tıynet kelimesine örnek cümleler...

Tıynet: Yaradılış, tabiat, maya anlamlarına gelir.

TIYNET KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, Hazret-i Bilâl ve vâlidesinin bedelini ödeyerek onları âzâd etti.

Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, bu davranışı ile iltifât-ı Peygamberî’ye nâil olmuş, merhamet ve cömertlikte âbideleşmiştir. Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh-, bu hâdiseyi gönül lisânıyla tasvîr ederek şu şekilde nakleder:

“Bilâl-i Habeşî’nin müslümanlığından dolayı korkunç bir işkenceye tâbî tutulduğunu işiten Hazret-i Sıddîk, Hazret-i Mustafâ’nın huzûruna çıktı ve vefâlı Bilâl’in hâlini arz etti.”

“Dedi ki: O felekleri ölçen mübârek varlık, Sen’in aşkına düşmüş, Sen’in muhabbetine tutulmuştur. Bu yüzden zâlimler o melek tıynetli insana zulmetmektedirler. Suçsuz olduğu hâlde kanatlarını yoluyorlar. O büyük defîneyi şirk ve isyan toprağına gömmek istiyorlar.”

“Yakıcı güneşe karşı kızgın kumlara yatırıyor, çıplak bedenini dikenli dallarla dövüyorlar.”

*****

Eski bir İstanbul hamamı kitâbesinde şu mânidâr beyt yer alırmış:

Tıynetin nâ-pâk ise, hayr umma sen germâbeden,
Önce tathîr-i kalb et, sonra tathîr-i beden!

*****

Ne hazindir ki, böyle hâin tıynetli insanlar  yüzünden Osmanlı’yı Osmanlı yapan Dîn-i Mübîn, artık cemiyet için güç kaynağı olmaktan çıkmış, yerini nefsâniyetin hoyratlığı almıştır. Ardından sırf düşmanlarımızın emellerine yarayan nefsâniyetin süflî sultasıyla tatmîn olma meyilleri toplumda kök salmaya başlamıştır. Taklitçiliğe esir eden bu meyillerle de, rûhî ufuklar daralmıştır. Aklın kaba ve dar ölçülerinin kıskacına girilmiştir. Neticede yeni nesli besleyecek olan öz kültür ve mâneviyatımızın can damarları kurumuş, böylece cihan hâkimiyetini elde tutacak dirâyetimiz, hattâ bağımsız bir devlet olma vasfımız dumura uğramıştır. Bir nesil, kaba kuvvetin arkasından koşmayı tercih etmiş, kendisini inkâr ederek pragmatizm ve pozitivizmin çorak zemininde kurban olmuştur. Ancak bu gafletin sonunda ortaya çıkan târihî seyir, ne kadar acı ve esef vericidir...

*****

Güzeller, kendilerini görecek göz, sevecek gönül ararlar. Görmeyen gözlere güzellik, duymayan kulaklara nağmeler sunulmadığı gibi doymayan obur tıynetler de kanâatin huzûr ve rahatlığını hissedemezler. Hangi sazın nağmeleri sağırlar, hangi misk veya gülün râyihası burnu koku almayanlar içindir?!.

*****

“Ey aşk! Ey gönlümüzün derûnî mânâsı! Ey ektiğimiz tohum! Ey biçtiğimiz mahsul! Şu hâle bir bak; tıyneti toprak olan insanlar artık eskidiler.. Bizim çamurumuzdan şimdi bambaşka ve bize yabancı bir insan meydana geldi!..”