Toplumdaki Sınıf Farkını Kaldıran Ayet
İslam'da sosyal sınıf farkı gibi bir kavram bulunmamaktadır. Müslümanlar ancak kardeştirler ve üstünlük ancak takvadadır. Bu bahse örnekle ibretlik bir kıssa ve kıssa üzerine inen toplumdaki sosyal sınıf farkını kaldıran ayet...
“Ey insanlar! Doğrusu Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabîlelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (el-Hucurât, 13)
Hucürat suresi 13. ayetin tefsiri için tıklayınız.
Rasûlullah Efendimiz; toplumdaki «kast sistemi»ni yani sınıf farkını reddetmiş, bunu da göstermek için, ümmetinden takvâlı ve muhabbetli bir ferde, köle olmasına bakmadan en şerefli bir muâmele göstermişti. İşte o köle ile anlatılan ibretlik kıssa...
TAKVADAN GAYRI ÜSTÜNLÜK YOK
Allâh’ın Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün Medîne-i Münevvere’deki çarşılardan birisine uğramıştı. Çarşıda siyâhî bir köle müzâyede ile satılıyordu.
Köle;
“–Beni alacak olana bir şartım var.” diyordu.
Alıcılardan birisi;
“–Nedir o şart?” diye sordu.
Köle;
“–Hizmetinde olacağım kişi, Rasûlullâh’ın arkasında farz namazlarımı kılmama mâni olmayacak.” dedi ve o adam bu şartı kabul ederek o köleyi satın aldı.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- o köleyi hep farz namazlarda görürdü. Bir gün yine bakındı fakat o köleyi göremedi. Sahibine;
“–Kölen nerede?” diye sordu.
Adam;
“–Ey Allâh’ın Rasûlü, o hummaya yakalandı.” dedi. Rasûl-i Ekrem ashâbına;
“–Kalkın onu ziyarete gidelim.” buyurdular.
Birlikte kalktılar ve gidip geçmiş olsun ziyaretinde bulundular. Birkaç gün sonra o kölenin sahibine;
“–Kölenin hâli nicedir?” diye sordular. Adam;
“–Ey Allâh’ın Rasûlü, onun ölümü yakındır.” deyince Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kalkıp kölenin yanına gittiler ve o ölüm hâlindeyken yanında bulundular. Köle o sırada vefât edince onun teçhiz ve tekfinini Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- üstlendi ve götürüp defnetti.
Ashâbı bu durumu garipsediler.
Bir köleye böyle bir yakınlık ve alâka gösterilmesi, görülmüş bir şey değildi.
Muhâcirler;
“–Biz, vatanımızı mallarımızı, ailemizi terk edip buraya geldik; hiçbirimiz Rasûlullah’tan şu kölenin gördüğü muâmeleyi hayatında, hastalığında ve ölümünde görmedi.” dediler.
Ensar da;
“–O’nu barındırdık, yardım ettik ve mallarımızla O’nu destekledik ama Habeşli bir köleyi bize tercih etti.” dediler.
[Sahâbîler daha evvel bir köleye böyle bir yakınlığın gösterilmesine şâhit olmamışlardı.]
İşte bunun üzerine şu âyet-i kerîme nâzil oldu:
“Ey insanlar! Doğrusu Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabîlelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” ([el-Hucurât, 13] [Vâhidî, s. 411-412])
Rasûlullah Efendimiz; toplumdaki «kast sistemi»ni yani sınıf farkını reddetmiş, bunu da göstermek için, ümmetinden takvâlı ve muhabbetli bir ferde, köle olmasına bakmadan en şerefli bir muâmele göstermişti.
Bilâl-i Habeşî de önceden siyâhî bir köleydi. Sonrasında Kâbe’nin üzerinde ezan okuyan bir Peygamber müezzini oldu. Yine Peygamberimiz, âzadlı kölesi Zeyd’in oğlu Üsâme’yi, 20 yaşında olmasına rağmen, ordu kumandanı olarak vazifelendirdi.
Yine Ebû Zer -radıyallâhu anh-’ı Efendimiz çok severdi. Bir gün gafleten kölesine sert davrandığına şâhit oldu. Efendimiz çok üzüldü.
“–Yâ Ebâ Zer, sen hâlâ câhiliyye âdeti üzerinde misin?” diye sordu. Devamla;
“Allâh’ın yarattığına zarar verme! Meşrebine uymuyorsa onu âzâd et; fazla yük yükleme; yüklediğinde ise ona yardımcı ol!” buyurdu. (Buhârî, Îmân, 22; Müslim, Eymân, 38; Ebû Dâvûd, Edeb, 123-124)
Rasûlullah Efendimiz’in kölelerle alâkalı bu îkazları neticesinde, birçok sahâbî köle sahibi olmanın büyük bir vebal olduğu düşüncesiyle, onları âzâd ettiler. Diğerleri de onları evlâtları gibi terbiye ederek topluma kazandırdılar.
Rasûlullah Efendimiz; sadece kölelere değil, «âlemlere rahmet» idi. O’na yıllarca düşmanlık edenler dahî, O rahmetten istifâde ettiler.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Ekim, Sayı: 188