Tüm Varlıklı Sahabeler 'vakıf' Sahibiydi
Hazret-i Câbir (r.a.) “Ensâr ve Muhâcirler’den imkân sahibi olup da vakfı bulunmayan bir tek kişi bilmiyorum.” demiştir. Bu da bize gösteriyor ki varlıklı mü'minler ellerindeki nimetleri Allah yolunda sarfetmek için çaba harcamışlar, bu amaçla vakıflar kurmuşlardır.
Âlemlere rahmet ve emsalsiz örnek şahsiyet olarak gönderilmiş olan Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “Yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin!” (Tirmizi, Birr, 16) buyurmuş ve vakfın fiilî numûnelerini de kendi hayâtında sergilemiştir.
Mâlum olduğu üzere O, her sahada ümmetine mükemmel bir örnektir. Nitekim Medîne-i Münevvere’de sahibi bulunduğu yedi hurma bahçesini, daha sonra da Fedek ve Hayber hurmalıklarından kendi hissesine düşeni Allah yolunda vakfetmiştir. Bunu gören ashâb-ı güzîn de, ellerindeki imkânlardan pek çok kıymetli gelir getiren emlâki, aynı şekilde vakfetmişlerdir. Öyle ki Hazret-i Câbir -radıyallâhu anh-:
“Ensâr ve Muhâcirler’den imkân sahibi olup da vakfı bulunmayan bir tek kişi bilmiyorum.” demiştir. (İbnü Kudâme, el-Muğnî, V, 598)
Büyük İslâm âlimlerinden İbn-i Hazm da şöyle der:
“Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhumâ-, Fâtıma -radıyallâhu anhâ- ve diğer sahâbîler, Medîne’de pek çok vakıf bırakmışlardır. Bu güneşten daha açık ve daha meşhur bir hakîkattir, bunu bilmeyen yoktur.” (Muhammed Abduh Yemânî, Fâtımatü’z-Zehrâ, Beyrut 1996, s. 330)
Zekât memurları, Hâlid bin Velîd -radıyallâhu anh-’ın zırhlarını ve diğer harp âletlerini ticâret malı gibi zekâta tâbî zannederek, bunların zekâtını istemişlerdi. Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“…Hâlid’den (zekât istemekle) ona zulmediyorsunuz. Hâlid, zırhlarını, bütün harp âlet ve edevâtını Allah yolunda (cihâd için) vakfetmiştir.” (Buhârî, Zekât 49, 33, Cihâd 89; Müslim, Zekât, 11)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hizmet, Erkam Yayınları