Türkiye Braille Alfabesiyle Kur’an Basımında Lider

Uluslararası Kabartma Kur’an Hizmetleri Birliği Başkanı Aydın, Görme engellilerin Kur’an öğrenimi konusunda akademik bir zemin oluşturmayı amaçladıklarını söyledi.

Uluslararası Kabartma Kur’an Hizmetleri Birliği Başkanı Selahattin Aydın, 1829’da Louis Braille tarafından görme engelli insanların okuyup yazması için geliştirilen Braille alfabesiyle Kur’an-ı Kerim basımı hakkında bilgiler verdi.

Aydın, söz konusu alfabeyle hareke, şedde ve medlerin de yazımının mümkün olduğunu belirterek, “Dünyada Kur’an-ı Kerim’i kabartma şeklinde basan çok sayıda ülke var. Mısır, Malezya, Ürdün ve Türkiye gibi ülkelerde yapılan bu iş, zor ve maliyetli. Bugün Ürdün’de basılıyor desek de oradaki makine durduğunda üretim de duruyor diyebiliriz.” diye konuştu.

Üretimde çinko kalıpların kullanıldığını dile getiren Aydın, şöyle devam etti:

“Çinko kalıplarla dökülmesi, maddi hataları da ortadan kaldırıyor. Müslüman amaların dini öğrenme noktasında bir sıkıntıları yok. Müslüman nüfusun az olduğu bölgelerde, misyonerler çok etkili. Dünyada körleri hedef alan misyonerlik faaliyetleri, 1906’da Malatya’da başladı. Ernst Christoffel adlı Alman bir papaz, bunun öncüsü. Kendisi kör olmamasına rağmen, dinini görme engellilere öğretmek için buralara kadar geldi. Çok spesifik bir hedef. Malatya’da okul-yurt tarzında bir kurum açan papaz, görme engellilerle beraber dezavantajlı diye tabir edilen insanları bir araya topladı. Misyonerlerin en çok kullandığı argüman Hazreti İsa’nın gözümüzü açacağıdır. Ben de bu tür girişimlere muhatap oldum. Papaz, Almanlarla siyasi ilişkilerimiz bozulunca İsfahan’a gitti. İkinci Dünya Savaşı yıllarında da buradan ayrılmak zorunda kaldı. Sonrasında yeniden İsfahan’a dönmüş ve mezarı hala orada.”

Aydın, lokal organizasyonları bir araya getirerek Uluslararası Kabartma Kur’an Hizmetleri Birliği’ni kurduklarını anlatarak, 17 ülkeden üyeleri olduğu bilgisini verdi.

“DÜNYANIN BİRÇOK YERİNE KUR’AN-I KERİM GÖNDERDİK”

İngiltere, Malezya, Hindistan, Pakistan, Ürdün, Filistin, Yemen, Nijerya, Somali ve Togo gibi ülkelerin birliklerinde yer aldığını aktaran Aydın, “2014’ten bu yana faaliyet gösteriyoruz. 17 ülkedeki üyeler arasında bilgi akışı sağlıyoruz. Örneğin Kur’an-ı Kerim’i basarken yardımlaşıyoruz. Görme engellilerin Kur’an öğrenimi konusunda akademik bir zemin de oluşturma amacındayız. Bugüne kadar 3 konferans düzenledik. Meselenin akademik boyutu gerçekten önemli. Dünyanın birçok yerine Kur’an-ı Kerim gönderdik. En son Malavi’ye yolladık.” ifadelerini kullandı.

“OKUMAYI 7-15 GÜN İÇERİSİNDE ÖĞRENEBİLİRLER”

Aydın, Braille alfabesiyle basılan Kur’an- Kerim’leri edinen görme engellilerin eğitim almaları gerektiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sıradan bir görme engelli, tecvid hariç, 7-15 gün içerisinde okumayı öğrenebilir. BM’nin kabartma yazı üzerine bir konferansı olmuştu. Burada her ülke kendi kabartma notasyonunu oluşturdu. 1960’lı yıllardan sonra da Kur’an’ın kabartma basımı başladı. Konunun Türkiye’de gündeme gelmesi, 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren faaliyetler olduğunu görüyoruz. Allah Turgut Özal’dan razı olsun. Bu dönemde muhafazakar görme engelliler kendi aralarında örgütlenmeye başladı. 1990’da Türkiye Beyazay Derneği’ni kurdu. İlk kabartma Kur’an’ın basımı da 90’lı yılların ilk yarısında gerçekleşti. İlk resmi kabartma Kur’an kursu da 1989’da Antalya’da gerçekleşti. Son 4-5 yılda Diyanet İşleri Başkanlığı’mız dolu dizgin çaba içerisinde.”

Dünyanın birçok bölgesine Braille alfabesiyle basılan Kur’an-ı Kerim’ler gönderdiklerini hatırlatan Aydın, “David Mariaman adlı Norveçli bir arkadaşım vardı. Bu basım makinelerini yapan firmada çalışıyor. Kabartma Kur’an işiyle uğraştığımı öğrendiler. David, Afganistan’da körler okulunda Kur’an ihtiyacı olduğu için önce gayrimüslim olan başka bir arkadaşıma ulaştı. Biraz da üzüldüm. Bir Müslüman görme engelli kendi kitabını okumak için gayrimüslimden medet ummak durumunda kalıyor. Görme engelli bir Amerikalı, Müslüman olduğu için ailesi tarafından evinden atılmıştı. Sahip olduğumuz bağlar sayesinde o kardeşimize de sahip çıktık.” şeklinde konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.