Türkiye Yılın İlk Gününde Sabah Namazında Camilerde Buluştu

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından organize edilen, “Sabah namazında Ailece Camide, Milletçe Duadayız” etkinliği kapsamında bugün Türkiye geneli tüm camilerde sabah namazı buluşmaları yapıldı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş da Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde sabah namazında vatandaşlarla buluştu.

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde gerçekleştirilen programda Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Kur’an-ı Kerim okudu, ardından sabah namazını kıldırdı.

Başkan Erbaş, namaz sonrası yaptığı konuşmada 1 Ocak tarihinde Peygamber Efendimiz (s.a.s.) tarafından Mekke’nin feth edildiğini ve İslam tarihi açısından büyük önem arz ettiğini söyledi.

“Kitabı sana insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarman için gönderdik.” Ayet-i Kerimesinden bahseden Başkan Erbaş, sözlerine şöyle devam etti:

“İşte bu ve benzeri ayet-i kerimelerle sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) karanlıklar içerisinde olan insanları Kur’an-ı Kerim ile aydınlığa çıkarmanın mücadelesini verdi. 23 sene boyunca 13 sene Mekke’de, 10 sene Medine-i Münevverede. Yesrib’i aydınlanmış şehir anlamına gelen Medine-i Münevvere’ye dönüştürdü. Hicretin sekizinci yılında Mekke’den ayrılırken hani demiştin ya Sevr dağında artık son göründüğü yerde; “Ey Mekke, ey güzel şehir! Bilesin ki seni çok seviyorum. Mecbur kalmasaydım seni terk etmezdim, ayrılmazdım. Ama bir gün sana döneceğim.” İşte hicretin sekizinci yılında yine Rabbimizin emriyle ve izniyle Mekke’nin fethi nasip oldu. Mekke’nin fethi, dünyada kansız, çatışmasız, kavgasız fethine en önemli örnektir. Müslümanlar hicretin sekizinci yılında Mekke’yi terk etti. İşte ondan sonra diğer şehirlerin fetihleri başladı.”

Başkan Erbaş, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) Hendek muharebesinden sonra bir müjde verdiğini belirterek, “Konstantiniyye mutlaka feth olunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan. Onu feth eden asker ne güzel asker.” Hadis-i Şerifinde Allah Resulü Efendimiz (s.a.s.) Mekke’nin fethinden sonra İstanbul’un da feth edileceğini müjdelemiştir.” diye konuştu.

“Fatih Sultan Mehmet, Peygamberimizin (s.a.s.) müjdesine nail oldu”

Müjdeye nail olmak için birçok kumandanın İstanbul’u feth etmek için uğraştığını ancak hiçbirine nasip olmadığını belirten Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

“Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam (s.a.s.) 7 ay boyunca Hazreti Eyüp El Ensari’nin evinde misafir oldu. Eyüp El Ensari Hazretleri yaşlı olmasına rağmen o müjdeye nail olmak için İstanbul’a kadar geldi. Nasip olmadı ama o yolda can verdi. Bugün İstanbul’un manevi mimarlarından, rehberlerinden Eyüp Sultan Hazretleri beldemizde metfun. Ondan sonra da nice insanlar İstanbul’un fethi için mücadele etti. Ama bu müjde Hazreti Fatih Sultan Mehmed’e nasip oldu.”  

“Fethin sembolü Ayasofya, Müslümanlarla buluştu”

Başkan Erbaş, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifinin 86 yıldır bugünü beklediğine dikkat çekerek, “İşte bundan 1 buçuk yıl önce Temmuz ayının 24’ünde açılan Ayasofya fethin bir sembolü olarak, fethin yadigârı olarak İstanbul’un merkezinde Müslümanlarla buluştu. Geçen yıl da tekrar cemaatine kavuştu, ibadete açıldı. Bu sabah burada fethin sembolü olan bu camide Mekke’nin fethini andık. Cenab-ı Peygamberi (s.a.s.) andık.” ifadelerini kullandı.

Başkan Erbaş’ın konuşmalarının ardından İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Safi Arpaguş dua etti.

Program sonrası basın mensuplarına konuşan Başkan Erbaş, geçen yılın pandemi nedeniyle tüm dünyada büyük sıkıntılara sebep olduğunu belirterek, “2022 yılı öncelikle bu salgın hastalığın ortadan kalkması için bir vesile olur, bunun için dua ediyoruz.” diye konuştu.

“Tüm camilerde sabah namazında bir araya gelindi”

Bugün Türkiye genelindeki tüm camilerde, milletin sabah namazında bir araya geldiğini aktaran Başkan Erbaş, “Binlerce kardeşimizle sabah namazını eda ettik, dualar ettik, Kur’an-ı Kerim okuduk. Allah kabul eylesin. Fetih ruhlu gençler yetiştirmeyi hepimize nasip eylesin.” şeklinde konuştu.

Kaynak: Diyanet Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.