Türkiye Yol Ayrımında
Yarım yüz yıldır kapısında bekletildiğimiz AB ile yol ayrımına mı geldik? Sanki durum onu gösteriyor. Gerçekten Türkiye-AB ilişkileri son yılların en gergin günlerini yaşıyor. Türkiye’ye istediğini yaptıramayan Avrupa ülkeleri 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız kalmasından üzüntü duyduklarını gizleyemediler.
İlişkilerin bozulmasında pek çok sebep var şüphesiz. Bu sebepler son dönemde hızla arttı. Avrupa ülkelerinin terörle arasına mesafe koyamaması bunların başında geliyor. O derecede ki son olarak Belçika Mahkemesi, ülkede yargılanan PKK üye ve yöneticilerinin faaliyetlerinin ‘silahlı mücadele’ olduğuna ve bunun ‘terör suçlaması kapsamında değerlendirilemeyeceği”ne karar verdi.
Türkiye’nin terörle mücadelesini eleştiren Avrupa ülkelerinin, terör örgütü PKK’nın saldırıları karşında suskun kalması, terör örgütünün siyasi kolu gibi çalışan HDP’ye toz kondurmaması, onların yanlışlarını dahi sahiplenmesi Türkiye’nin tepkilerine neden oldu.
Mülteci krizinde Türkiye’ye istediğini yaptıramayan Avrupa ülkeleri 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız kalmasından üzüntü duyduklarını gizleyemediler. Darbeyi doğru dürüst kınayamayan, darbe karşısında seçilmiş hükümetin ve demokrasinin yanında durmaktan imtina eden bir görüntü veren Avrupa, darbecilerin hukukunun kollanması gerektiği telkinleriyle Türkiye’ye yönelik oldukça sert eleştiriler getirdiler. Mülteciler için yeni utanç duvarları örerken, darbeciler ve destekçileri için kapılarının sonuna kadar açık olduğunu alenen ilan ettiler.
AVRUPA İLE TÜRKİYE ARASINDA KIRILMA
Avrupa ülkelerinin bu yaklaşımları Türkiye açısından bardağı taşıran damlalar oldu. Avrupa Birliği’ne yönelik Cumhurbaşkanı ve hükümet nezdinde oldukça sert eleştiriler birbirini izledi. Karşılıklı demeçlerin sonunda ilişkilerde yol ayırımına kadar gelindi. Yazımızı kaleme aldığımız sırada Avrupa Parlamentosu Türkiye ile müzakerelerin durdurulması konusunu masaya yatırmıştı.
Peki müzakereler durdurulur, peşi sırada Türkiye sert karşılık verir ve ipler gerçekten kopabilir mi? Ekonomik anlamda Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı var. Bu yadsınamaz bir gerçek. Türkiye ihracatının %60’ını Avrupa ülkelerine yapıyor. Ama söz konusu edilen şey Türkiye’nin terörle mücadelesini durdurmasını talep etmekse, milli egemenliği tehdit altında ise Türkiye bütün ipleri koparmaktan imtina etmeyecektir. Öte yandan Avrupa’nın da Türkiye’ye ihtiyacı var. Onun için onca eleştiriye rağmen kestirip atamıyorlar Türkiye ile olan bağlarını. Özellikle de mülteci krizi bağlamındaki anlaşmaların Türkiye’den çok AB’nin gerek duyduğu, olmazsa olmaz dediği şartlarla dolu olduğunun altı çiziliyor.
AB İLE İLİŞKİLER TAMAM MI DEVAM MI?
Ancak ilişkilerdeki yüksek tansiyon göz önüne alındığında yine de her şeyin mümkün olduğunu söylemek mümkün. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle Türkiye için hiçbir zaman hayırlı rüya görmeyen Avrupa Birliği ülkeleri, yönlendiremedikleri, parmak sallayarak tedip edemedikleri Türkiye için bundan sonra hayırlı rüya görürler mi? Oldukça şüpheli görülüyor. Hele aşırı sağcı partilerin yükselişe geçtiği bir Avrupa’da Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğine ilişkin iyimser olmak oldukça güç gözüküyor. En azından mevcut konjonktür iyileşmeyi değil aksine daha çok gerilimi işaret ediyor sanki.
İngiltere ve çıkış kelimelerinin bir araya getirilmesinden türetilen “Brexit”ten sonra “Trexit”in de gerçekleşmesi hiç de uzak bir ihtimal olarak görülmüyor bu yüzden. Türkiye de tıpkı İngiltere gibi referanduma giderek, AB ile ilişkilere “tamam mı, devam mı” sorusunu halkın önüne koyabilir. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan “Niye olmasın?” diye ‘Şangay 5’lisine nicedir göz kırpıp duruyor.
Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 370. Sayı