Türkiye’de Faizin Olumsuz Etkilerinin Sebebi

Ekonomisi güçlü ülkelerde faizin olumsuz etkileri açıkça görülmezken, Türkiye’deki olumsuz etkinin sebebi nedir?

Yukarıda sözünü ettiğimiz emek-sermaye (mudarabe) ortaklığının 10. (M.) yüzyıldan itibaren “commenda” adıyla Avrupa’ya, 20. yüzyıl ortalarından itibaren de “Venture capital (risk sermayesi)” adıyla Amerika, Japonya ve Kanada gibi ülkelere geçtiğini belirtelim.[1] Bu yöntem, adı geçen ileri ekonomilerde en son teknolojik yeniliklerin finansmanını sağlayan ileri bir finansman kullanma modelidir. Şöyle ki: ABD ve gelişmiş kimi ülkelerde bilim adamları keşif ve icat sayılan ve patent hakkı doğuran projelerini satıp devretmek yerine, “emek-sermaye ortaklığı (mudarabe)” yoluyla uygulamaya koymaya başlamışlardır. ABD. de 1957 de, böyle bir yatırımdan sermaye sahiplerinin 15 yılda anaparalarını, dolar bazında “beş bin katına”, 1961 yılında bilgisayar alanına yapılan bir yatırımda ise 5 yıl sonunda, anaparalarını “233 katına” çıkardıkları görülmüştür.[2]

Kısaca, halkın tasarruflarının faizsiz bir yolla doğrudan, yeni üretim ve istihdam alanlarına yatırılması yöntemi ileri ekonomilerin en belirgin özelliklerindendir. İslâm Bankacılığı uzmanı Ahmed en-Neccâr’ın tespitine göre, günümüzde ABD de “kâr-zarar” esasına dayalı finansman kullanım oranı %90’ları bulmuşken, faizli kredi yoluyla olan yatırımlar %10’lara kadar düşmüştür. Ülkemiz ekonomisinde ise bankacılık sektöründe, faizli kredi kullanımının %90’lar dolayında olduğu düşünülürse, tasarruf sahiplerinin, doğrudan istihdam alanı yaratacak alanlara değil de, aracılar eliyle rizikosuz rant alanlarına yönlendirildiği açıkça görülür. Anadolu’da 75 yıl kadar önceki Dolar-Türk lirası kuru ile, günümüz kuru arasındaki farkın nedeni de ortaya çıkar.

Sonuç olarak, ekonomik bakımdan kalkınmış ülkeler yeni dünya düzeninde faizli krediler yerine, risk sermayesi yöntemine yönelmiş bulunmaktadır. Bu model İslâm’ın yüzyıllar önce uyguladığı emek-sermaye (mudarabe) ortaklığından başka bir şey değildir.

Dipnotlar:

[1] Hamdi Döndüren, “İslâm Bankacılığı ve Reform Önerileri”, İslâmî Araş. Der., c. VI, sy. 1, yıl, 1992; Çiller- Çizakça, Türk Finans Kesiminde Sorunlar ve Reform Önerileri, Neşr. İSO, İst. 1989, s. 152. [2] H. Döndüren, İslâmî Ölçülerle Ticaret Rehberi, s. 98, 99.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

FAİZ NEDEN HARAM?

Faiz Neden Haram?

FAİZ İLE İLGİLİ AYETLER

Faiz ile İlgili Ayetler

FAİZ (RİBA) NEDİR? FAİZLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Faiz (Riba) Nedir? Faizle İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.