Türkiye'ye Yapılan Göçler Hastalıkları Arttırdı

Suriye başta olmak üzere bölgeden gelen göç Türkiye'de kızamık, suçiçeği, çocuk felci gibi hastalıkların yeniden görülmesine neden oldu.

Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (EKMUD) Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, Suriye başta olmak üzere bölgeden gelen göçün Türkiye'de kızamık, suçiçeği, çocuk felci, şark çıbanı gibi hastalıkların yeniden görülmeye başlamasına neden olduğunu söyledi.

"ENFEKSİYON HASTALIKLARININ NEDEN OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ"

Prof. Dr. İftihar Köksal Türkiye'nin coğrafik yapısı sebebiyle, tarihin farklı zamanlarında değişik amaçlarla göçe maruz kalmış bir ülke olduğunu belirtti. Geçmiş yıllarda Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ortaya çıkan küçük ülkelerden Türkiye'ye yönelen ticari amaçlı göçün de enfeksiyonların artmasına neden olduğunu kaydeden Prof. Dr. İftihar Köksal, "Eski Sovyet ülkelerinden Türkiye'ye göç, Karadeniz bölgesinde ve İstanbul'da AIDS'in artmasına neden oldu. Suriye'den gelen göçün de enfeksiyon hastalıklarının profilinde değişikliğe neden olduğunu görüyoruz" dedi.

ÇOCUKLUK HASTALIKLARI UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞTU

Türkiye'nin, özellikle çocuk döneminden başlayan çok düzenli bir aşılama programına sahip olduğunu kaydeden ve bu sayede çocukluk yaş grubundaki hastalıkların unutulmaya yüz tuttuğunu dile getiren Prof. Dr. Köksal, ancak bugün kızamık, suçiçeği, çocuk felci, şark çıbanı gibi hastalıkların yeniden görülmeye başlandığını anlattı.

HEPATİT A, BULAŞICI SARILIK VE İSHAL DE TAŞINDI

Ayrıca savaş bölgesinde şehirlerin altyapısının tahrip olması nedeniyle Hepatit A, bulaşıcı sarılık ve ishal gibi hastalıkların da göçle Türkiye'ye taşındığını aktaran Prof. Dr. İftihar Köksal, cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından şimdilik dikkat çeken bir artışa rastlanmadığını söyledi. Ancak dünyada cinsel yolla bulaşan bir hastalık olan frenginin en çok 2. Dünya Savaşı sonrası görüldüğünü hatırlatan Prof. Dr. Köksal şöyle konuştu:

"Enfeksiyon hastalıklarına artık sınır çizmek mümkün değil. Afrika'da görülen sıtma etkenlerini, gemicilik sektöründe çalışanlar üzerinden Türkiye'de görüyoruz. Öğrenci değişim programları, seyahatler, göçler yoluyla küreselleşmiş dünyada her ülke enfeksiyonu, diğer ülkedeki zeminini hazırlıyor."

Kaynak: En Son Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.