Türklerin İslam’a Hizmetleri
Türklerin İslam dinine ne gibi hizmetleri olmuştur? Türklerin İslam’a katkıları...
Müslüman Türk milleti, İslâm dinine sadakata bağlıdır. İslâm dini bu milletin seciyesine, rûhî temayüllerine ve kahramanlık duygusuna uygun düşmüş ve Türk milleti İslâm'ı kabul ettiği günden bu yana, hayatını bu ulvî dinin hizmetine adamıştır.
TÜRKLERİN İSLAM'A HİZMETLERİ
Dün olduğu gibi bu günde İslâm'ın hakiki hüviyetini, şeref ve safiyetini muhafaza etmek çabası içindedir. Bu onun en şerefli ve en kudsi vazifesi olmuştur. Ve olmakta devam edecektir.
Müslümanlığın kitabı olan "Kur'an-ı Kerim'i" okuyup, anlamak ve tutmak, her hakiki müslümanın istek ve samimiyetle benimseyeceği dini bir vecibedir. İmkan bulanlar, Arapça öğrenerek, "Kur'an-ı Hakim"in, hikmetlerini doğrudan doğruya Hazreti Kur'an'ın kendinden anlamaya gayret ediyor. İmkanı olmayanlar da, iyi bilenlerin naklettikleri meal ve tefsirlerinden istifadeye çalışıyorlar."
"Hakdini-Kur'an dili" (M. Yazır) tefsirinin Önsözünden naklettiğimiz bu kıymetli cümleler, her uyanık Türk'ün bileceği ve tutacağı beyanlardır...
Aslında İslâm dini bütün insanlık için gelmiştir. Hak, elçisini, alemlere rahmet olarak göndermiştir.
Biz burada tahdisi nimet için bu necib Türk milletinin (Selçuklu ve bilhassa Osmanlı'nın) bu yüce hakikata hizmetinden bir nebze bahsedeceğiz. Ve neslimize ecdadından örnek vereceğiz.
Cidden bundan 200 sene evveline gelinceye kadar, dünyanın en büyük devleti, "İslâm imparatorluğu", şanlı "Osmanlı devleti muazzaması" diye anılıyor ve dünyaya her cihetten İman, Ahlâk, Sulh ve Refah sağlıyordu.
Dıştaki düşmanları ve içteki gafillerin tesiriyle bu büyük Osmanlı devleti parçalandı. Bu hale geldi...
Şimdi, ihanet eden düşmanların pişman olduklarım görüyor gibiyiz.
Vakit, vakit, dünya ilim adamlarının, müsteşriklerin ve iyi niyetli siyasetçilerin Osmanlı'dan Osmanlı siyaset ve adaletinden, Osmanlı iman ve ahlakından bahsetmeleri bu pişmanlığın bariz nişanlarıdır. Hele bugünlerde münevverlerden İslâm'ı kabul edenler ne kadar çoğaldı... Hamdolsun!...
Geçen gün, bizde "Sicillâtı Şeriyye"yi tetkik eden dünya çapında bir ecnebi alim, bizden bir zata:
"Siz, bu kadar güzel ve gerçek ahkamınızla, neden dünyaya hakim olmuyorsunuz?" demiştir.
Dünya tarihinde Osmanlı'nın âlem şümul, hüsni niyyeti, sulh severliği, insanlığın refah ve felahını daima önde düşünmesi inkarı mümkün olmayan bir gerçektir. Sayılamayacak kadar güzel misaller vardır:
Bu milletin;
- Hakka imanı,
- Güzel ahlakı,
- Temizliği
- Herkese iyiliği,
- Güzel sanatları
ön planda tutmasının biricik sebebi "Hakkın Kelâmı"na uygun hareket etmek düşüncesinden doğmaktadır.
Bu hal, her zeki ve hâlis iyi insanın işi olmalıdır.
Böyle iş ve düşünceye sahib olmayanlar, -kim olursa olsun- zavallıdırlar.. Ve daima telaş ve bunalım içinde kıvranıp dururlar...
Rahmet unsuru olan hâlis Müslümanlar, imandan nasîbi olmayan zavallıların uyanması için gayret gösterirler.
El'an bu gayret, bütün dünyada kendini göstermekte ve hızını artırmaktadır. Zira: beşeriyette bunalım, had safhaya gelmiştir.
Kurtuluş İslâm'dadır, yani Kur'an yolundadır.
O, Kur''ân:
"Kâfirler, istiyorlar ki Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürsünler. Allah da razı olmuyor; Ancak nurunu tamamlamak diliyor; kâfirler hoşlanmasalar da."
"O, Allah, Rasûlünü hidâyet kanûnu ve hak dini ile bütün dinlerin üzerine geçirmek için gönderdi... Müşrikler hoşlanmasalar da..." (Hak dini-Kur'an dili, Tevbe süresi 32,33) buyuruyor.
Onun için uyanık şair, Hak Dini ve onun mübeşşiri için:
"Onun anlattığı Tevhid-i hakiki bir gün, yayılır âleme bir seyli hurûşan olarak!
Onun öğrettiği irfan, inanın kâfidir; Beşerin derdi derûnîsine derman olarak!
Bize dünyada, emânet bırakıp gittiği din, duracak haşre kadar koskoca bünyan olarak." (Kemâl Edîb Kürkçüoğlu) diyerek, en içten duygularla gerçeği ifâde ediyor.
Kaynak: Ömer Kirazoğlu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 7