Tuvalete Girerken Okunacak Dua ile İlgili Hadisler

Tuvalete girerken okunacak dua var mıdır? Tuvalete girmeden önce veya girerken okunacak dua ile ilgili hadisler...

Helaya girmek isteyenin yapacağı dua ile ilgili hadis-i şerifler:

TUVALETE GİRERKEN OKUNACAK DUA İLE İLGİLİ HADİSLER

Hazret-i Enes radıyallahu anh’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem helâya gireceğinde (Müsedded’in) Hammâd’dan nakline göre “Ey Allah’ım sana sığınırım.” Müsedded’in Abdulvaris’ten nakline göre ise (Peygamber Efendimiz helâya gireceğinde):

“Cinler ve pisliklerden Allah’a sığınırım” derdi. (Buharî Kitâb-ul Vudu: bâb 9, c. 1, s. 45; Müslim kitab’ut-Tahâret bâb 94, n. 3375, c. 1, s. 200; Neseî Kitâb’ut-Tahâret, bâb 4. c. 1; İbn-i Mâce Kitâb’ut-Tahâret, bâb 9, n. 296, c. 1, s. 108; Tirmizî Ebvâb’ut Tahâret bâb 5. n. 7, c. 1, s. 12)

(Ebû Dâvud şöyle dedi: Bu hadis-i şerifi Şu’be, Abdülâzîz’den: “Ey Allah’ım ben sana sığınırım.” diye rivâyet etti. Bir rivâyette: “Allah’a sığınırım” dedi. Bir rivâyette de: “Allah’a sığınsın” dedi.) (Ebû Dâvûd, Taharet, 3/4)

Hadisin Açıklaması

Hadis metninde geçen “hubus” Habisin çoğuludur, erkek şeytanlar demektir. Habâis habîsenin çoğulu olup dişi şeytanlar demektir. Eğer bu kelime sözde kullanılırsa (sövmek), milletlerde ve (dinde) kullanılırsa küfür, yiyeceklerde kullanılırsa haram, içeceklerde kullanılırsa zararlı demektir. Bu duruma göre hadisin manâsı; yarabbî dişi ve erkek şeytanların şerrinden, sövmekten, küfürden, haramdan, zararlı şeylerden, pisliklerden sana sığınırım, demek olur.

İnsan her zaman Yüce Rabbimizin himâyesindedir. Her muzırı yaratan Allah olduğu için onların şerrinden ancak Allah koruyabilir. Muzır yaratıkların bir kısmını gördüğümüz halde, bir kısmını göremiyoruz. Meselâ; Cinleri ve mikropları göremediğimiz gibi. İşte görünen veya görünmeyen bu yaratıkların şerrinden, bunları yaratana sığınmak en emin kurtuluş çaresi olduğundan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz helaya gireceğinde böyle dûa eder ve bizim de böyle söylememizi öğütlerdi.

***

Hazreti Enes’ten rivâyet edildiğine göre: Geçen hadisin bir rivâyetinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

– “Ey Allah’ım gerçekten sana sığınırım.” Şu’be;

Abdülaziz bir defasında:

“Allah’a sığınırım.” diye rivâyet etti, dedi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 3/5; Buharî Kitâb-ul Vudu, bâb 9, c. 1, s. 45; Müslim Kitâb’ut-Tahâret, bâb 94, n. 375, c. 1, s. 200; Neseî Kitâb’ut-Tahâret, bâb 4, c. 1, s. 20; İbn-i mâce Kitâb’ut-Tahâret, bâb 9, n. 296, c. 1, s. 108; Tirmizî Ebvâb’ut-Tahâret, bâb s. c. 1, n. 7, s. 12 de tahriç ettiler.)

*

Zeyd bin Erkâm radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Gerçekten şu (hurma dalından örülmüş) helâlarda (şeytanlar) hazır bulunur. Sizden biriniz helaya geldiği vakit şeytanlar ve pisliklerden Allah’a sığınırım desin.” (Ebû Dâvûd, Taharet, 3/6; İbn-i Mâce Kitâb’ut-Tahâret, bâb 9, c. 1, n. 296, s. 108)

Hadisin Açıklaması

Hadis metninde geçen “huşuş” kelimesi aslında hurma ağacı topluluğuna denir. Medine’de hususi helâlar yapılmadan önce hurma ağacı topluluğu arasına abdest bozulurdu, sonradan hurma dalından yapılmış helâya da huşuş denildi. (Avn’-ul-Ma’bdud c. 7, s. 6)

***

Selmân radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir. Selmân’a (Yahudiler tarafından) Peygamberiniz size helâda oturma şekline varıncaya kadar her şeyi öğretti, denildi. O da evet, Peygamberimiz büyük ve küçük abdest bozarken kıbleye karşı dönmemizi yasak etti. Sağ elle temizlenmememizi, üçten az taşla temizlik yapmamamızı (insan pisliği) hayvan pisliği ve kemikle temizlenmememizi de öğretti diye cevap verdi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 3/7; Müslim, Kitâb’ut-Tahâret, bâb 46, n. 262, c. 1, s. 451; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, bâb 4, s. 4. c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, bâb 16, n. 316, c. 1, s. 115; Tirmizî, Ebvâb’ut-Tahâret, bâb 12, c. 1, n. 16, s. 24. c. 24)

Hadisin Açıklaması

Bu hadis-i şerifte abdest bozarken, ön ve arkamızı kıbleye karşı çevirmemizin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından yasaklandığı bildiriliyor. Bu yasağın yalnız kırda mı, yoksa hem kırda, hem de evlerde mi olduğu konusu Ashab-ı kirâm arasında ayrı ayrı yorumlanmıştır. Abdullah bin Ömer, Şabi, İmam Mâlik ve Şâfiî hazretlerine göre bu yasak yalnız kırlara aittir.

 Ebû Eyyûb ve Süfyan Sevrî ise bu yasak hem kırda, hem de evlerde bulunan helâlara şumullüdür dediler. Hattabi Merhum da bu yasağın kırlara ait olduğu görüşündedir. Çünkü onüç nolu hadiste Hz. Câbir’in, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatından bir sene önce helâda kıblye karşı döndüğünü gördüm” diye rivâyet ettiği hadis ile bu hadisleri telif etmek ancak böyle mümkündür diyor. Hanefî mezhebine göre hem evlerdeki helâlarda, hem de kırlarda büyük ve küçük abdest bozarken kıbleye karşı dönmek tahrimen mekruhtur. (el Menhel c. 1, s. 39-40-41)

***

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ben sizin babanız yerindeyim size (gereken her şeyi) öğretiyorrum. Sizden biriniz abdest bozmaya gittiğinde önünü ve arkasını kıbleye çevirmesin, sağ eliyle de taharetlenmesin.”

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem üç taş kullanmayı emreder, kemik parçası ve hayvan pisliğiyle silinmekten nehy ederdi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 3/8; Müslim, Kitâb’ut-Tahâret, bâb 38, Rasûl-i 146; Nesaî, Kitâb’ut-Tahâret, bâb7, R 39, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, bâb16, Rasûl-i 313, c. 1, s. 114)

*

Ebû Eyyûb radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Helâya vardığınızda büyük abdest bozarken de küçük abdest bozarken de kıbleye dönmeyin, lakin doğuya veya batıya dönün.”

“Ebû Eyyûb diyor ki: “Biz Şam’a geldiğimizde kıbleye karşı yapılmış tuvaletler bulduk, oralarda (hacet anında) yan döner (bundan dolayı) Allah’a istiğfar ederdik.” (Ebû Dâvûd, Taharet, 3/9; Buharî, Kitâb’ul-Vudu b. 11, s. 45, c. 1; Müslim, Kitâb’ut-Tahâret, b. 74, n. 264, c. 1, s. 149; Nesâî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 4, c. 1, s. 25; İbn-i Mâce Kitâb’ut-Tahâret, b. 17, n. 318, c. 1, s. 115; Tirmizî, Ebvâb’ut-Tahâret, b. 7, n. 9, c. 1, s. 15)

Hadislerin Açıklaması

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ümmetini terbiyede, onların babaları durumunda idi.

Bir baba oğluna, bir anne kızına, terbiye hususunda her şeyi öğrettiği gibi, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de ümmetine her şeyi öğretirdi.

Hadis-i şerifte, ya şark’a veya garb’a dönün buyruluyor. Bu emir kıble, doğularına veya batılarına gelmeyenler içindir. Kıble doğularına veya batılarına gelenler ise yönlerini başka tarafa evireceklerdir.

***

Ma’kıl bin Ebû Ma’kıl el-Esedi radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre o demiştir ki:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizi büyük ve küçük abdest bozarken iki kıbleye (Kâ’be ve Mescid-i Aksa) dönmekten nehyetti. (Ebû Dâvûd, Taharet, 3/10; İbn-i Mâce Kitâb’ut-Tahâret, bâb 17, n. 319, c. 1 s. 115)

*

Mervân’ül-Asfar’dan rivâyet edildiğine göre o şöyle demiştir:

İbn-i Ömer’i, devesini kıbleye karşı çökertip sonra kendisi de çömelerek aynı tarafa bevlederken gördüm.

– Ey Abdurrahman’ın babası böyle (kıbleye karşı bevletmen) yasak değil mi? dedim.

– Evet, kırda bu yasaklandı ancak kıble ile aranda bir sütre olursa mahzûru yoktur, dedi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 3/11)

Hadislerin Açıklaması

Hadis metninde geçen Rahile, erkek olsun dişi olsun binmek için kullanılan deveye denir. (Avn’ül-Ma’bud c. 1, s. 7)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medine’ye hicret ettikten sonra bir buçuk sene kadar Kudüs’e karşı dönerek namaz kıldı. Bilâhere Kâ’be’ye dönmesi emredildi. Bir müddet için de olsa, Müslümanlara kıble olan Mescid-i Aksa’nın hürmetini muhafaza için, abdest bozarken oraya karşı dönmekten de nehy edilmiştir.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

TUVALETE GİRERKEN VE TUVALETTEN ÇIKINCA OKUNACAK DUALAR

Tuvalete Girerken ve Tuvaletten Çıkınca Okunacak Dualar

İSLAM’DA TUVALET ADABI

İslam’da Tuvalet Adabı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.