Tuvalette Örtünmenin Hükmü Nedir?

Peygamber Efendimiz tuvalette örtünmek ile ilgili olarak ne buyurmuşlardır? Peygamber Efendimiz sürme çekmek ile ilgili olarak nasıl bir yöntem tavsiye etmişlerdir?

İslam’da tuvalette örtünmenin hükmü.

HELADA ÖRTÜNMEK

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim sürme çekerse tek yapsın, kim böyle yaparsa güzel yapmış olur. Yapmayana ise günah yoktur. Kim (Oturarak temizliğinde) taş kullanırsa tek yapsın, kim taş kullanırsa güzel yapmış olur. Yapmayana ise günah yoktur. Kim ki bir şey yer ve dişini kurcalarsa dişinden çıkanı atsın, diline bulaşanı yutsun. Kim böyle yaparsa güzel yapmış olur. Kim de böyle yapmazsa güçlük yoktur. Kim helâya giderse örtünsün, örtecek bulamazsa kum yığarak arkasını ona dönsün. Çünkü şeytan Adem Oğlu’nun oturağı ile oynar. Kim bunu (kumu yığmayı) yaparsa güzel yapmış olur. Kim de yapmazsa herhangi bir günahı yoktur.” (1)

  • Hadisin İzahı

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz sürme kullanırdı. Her akşam yatarken sürmedanlık içindeki mil ile üç kere bir gözüne üç kere de diğer gözüne sürme çekerdi. Sürme kullanmak ve onu tek yapmak sünnete uygun bir davranıştır. Sürme kullanmayana veya sürme kullanıp tek yapmayana bir vebal olmadığı da hadisli şerifte bildirilmiştir.

Büyük abdestten temizlenirken sudan önce taş kullanan kimsenin üç taş kullanması Rasûl-i Ekrem’in sünnetine uygun bir davranıştır. Taş kullanır da üç taş bulamaz veya su kullandığı halde hiç taş kullanamazsa bunda da bir günah olmadığı açıklanmıştır.

Yemek yiyen kimsenin dişi arasındaki kırıntıları çıkarıp atması ve de diline bulaşanı yutması iyidir. Kürdan vesaire ile dişini kurcalamamış veya diline geleni yutmamışsa bunda da bir mahzûr olmadığı bildiriliyor. Şeytanlar abdest bozma yerinde hazır bulunurlar. O esnada örtünmek ve sütre arkasında durmak şeytanların ve şeytanın vesvesesine uymuşların gözünden korunmuş olur.

Dipnot:

(1) Bu hadisli şerifi İbnli Mâce Kitâb’ut Tıp, b. 26, n. 3498, c. 2, s. 1157 de tahriç etti.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebu Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

TAHARET NASIL ALINIR?

Taharet Nasıl Alınır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.