Tuvalette Selam Alınır mı?

Tuvalette küçük abdest bozarken selam alınır mı? Tuvalette (helada) selam almanın hükmü ile ilgili hadis...

İbn-i Ömer radıyallahu anh’dan:

KÜÇÜK ABDEST BOZARKEN SELAM ALINIR MI?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem küçük abdest bozarken bir adam çıkageldi. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e selam verdi de Peygamberimiz selâmı almadı. (Müslim Kitâb’ut-Tahâret, b. 14, n. 370, s. 198, c. 1; Tirmizî ebvâb-ut-Tahâret, b. 67, n. 0, s. 150, c. 1; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 6, n. c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 27, n. 353, c. 1, s. 127)

Ebû Dâvud dedi ki:

İbn-i Ömer ve başkasından şöyle rivâyet olundu:

– Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Teyemmüm etti sonra o kimsenin selamına mukabelede bulundu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 8/16)

Hadisin Açıklaması

Abdest bozan insana selâm verilmez. Çünkü; selâm Rabbımızın isimlerinden bir isimdir.

Selâm vermek sünnet, almak ise vaciptir. Görülüyor ki selâmı vermek de almak da bir ibadettir. Abdest bozarken ibadet yapılamayacağına göre abdest bozana selam da verilemez. Faraza birisi abdest bozan birine selam vermiş olsa, Mü’min ihtiyacını gördükten sonra ve’aleyküm müsselam, diye ona cevap verir.

Su bulunan yerde kullanmaya gücü yetenin teyemmüm etmesi caiz değildir.

Hanefîlere göre, başkasına ait bir cenazenin namazına iştirak için abdest aldığında yetişemeyeceğinden korkan kimse hemen teyemmüm edip yetişebilir.

Bayram namazına yetişemeyeceğinden korkan kimse de teyemmüm edip Bayram namazını kılabilir. (Mealim’üs-Sünen c. 1, s. 25)

İmam Şâfiî’ye göre, hapis olan kimse su ile abdest almaya imkân bulamazsa namazlarını teyemmüm ile kılar, su bulunca teyemmümle kıldığı namazları iade eder. (Mealim’üs-Sünen c. 1, s. 25) İşte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in abdest bozduğu vakit su bulunan yerde, teyemmüm etmesinden bu hükümler çıkarılmıştır.

***

Muhacir Halil bin Gunfuz radıyallahu anh’dan: Bu zat, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem küçük abdest bozarken yanına geldi ve selâm verdi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem selâmını almadı. Abdestini aldıktan sonra özür diledi ve “taharetsiz (temizliksiz) Aziz ve Celil olan Allah’ı anmayı hoş görmedim.” buyurdu veya (Tuhrun) yerine “alâ taharetin” dedi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 8/17; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 6, n. 30, c. 1, s. 41; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 27, n. 350, c. 1, s. 126)

Hadisin Açıklaması

Hiç kimsenin gönlünü kırmak istemeyen Rasûl-i Kibriya sallallahu aleyhi ve sellem selâmının alınmadığı zannına kapılma ihtimali olan Muhacir bin Gunfuz’dan özür dileyerek hem onun gönlünü almış, hem de temizliksiz Allah’ı zikretmeyi hoş görmedim, buyurarak daima taharet üzere bulunmasını talim etmiş oldu. İnsan abdestsiz Allah’ı anamaz.

Anar, fakat abdestli anmak daha iyidir. Abdestsiz ezbere Kuran okunabilir, Kur’an dinlenebilir, selâm alınır ve verilir, ama Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem henüz abdest bozarken selâm verildiği için selâmı iade etmemiştir. (Bezlül Mechûd c. 1, s. 48)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ABDEST BOZARKEN KONUŞMANIN KERAHETİ İLE İLGİLİ HADİS

Abdest Bozarken Konuşmanın Keraheti ile İlgili Hadis

İSLAM’DA TUVALET ADABI

İslam’da Tuvalet Adabı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.