Ubede Bin Samit (r.a.) Kimdir?
Ubâde Bin Sâmit -radıyallahu anh- Ensar'ın büyüklerindendir. İlk Akabe Biatı'nda İslâm'la şereflenen 12 sahabîden olan Ubâde (r.a.) İkinci Akabe'de de bulunmuştur.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize biat ederken: "Ya Resûlullah! Allah yolunda hiç bir kınayıcının kınaması beni yolumdan alıkoymamak üzere sana biat ediyorum." diyerek teslim olmuş ve İslâm'la şereflenmiştir.
Biatlarını; "Allah Teala'ya hiç bir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık etmemek, zina yapmamak, çocukları öldürmemek, yalan söylememek, iftira etmemek ve Resûlullah'a (s.a.) asî olmamak" üzere yaptıklarını söyleyen Ubâde (r.a.) hayatının her safhasında verdiği bu sözlere riâyet etmiştir.
SAHABİNİN SADAKATİ
Onun bütün dostluğu Allah içindi. İtaati, sevgisi hep Allah içindi. Doğruyu söylemek hususunda hiç kimseden çekinmezdi. Akrabalarıyla, dostlarıyla, düşmanlarıyla olan bütün ilişkilerini onun sarsılmaz imanı şekillendirmişti. Davranışlarındaki dürüstlüğü biatındaki sadâkatı şu hadisede açıkça görülmektedir:
"Ubâde'nin (r.a.) ailesi, Medine'deki Beni Kaynuka Yahudileriyle yapılan eski bir anlaşmaya bağlı idiler. Resûlullah (s.a.) Medine'ye hicret edince Yahudiler barış yapmış görünürler. Bedir savaşından sonra Medine'deki Yahudiler fitneler çıkarmaya başlarlar. Müslümanlara iftiralar atarak tehditler savururlar. Ubâde (r.a.) Yahudilerin bu fitnelerini, yalan ve iftiralarını görünce onlarla ailesi arasındaki anlaşmayı bırakır ve:
"Ben ancak Allah'ı, onun elçisini ve mü'minleri severim, "diyerek Resûlullah'a (s.a.) verdiği söze ve yaptığı biata sadakatini gösterir. Onun bu davranışı üzerine Allah Teala şu ayeti celîleyi nazil eder:
"Kim, Allah'ı, Peygamberini ve inananları dost edinirse bilsin ki, şüphesiz Allah'tan yana olanlar üstün gelirler." (Maide:56)
İşte önümüzde pırıl pırıl parlayan berrak bir ölçü... Hayatın her safhasında, bütün davranışlarımızda Allah'tan yana olabilmek... Tercihimizi içimizdeki imana göre şekillendirebilmek ve mü'minliğimizi gösterebilmek bu ölçüye sahip olmak demektir. Üstünlük Allah'tan yana olanlarındır.
İSLAM ÖNCÜSÜ
Resûl-i Ekrem (s.a.) zamanında Kur'ânı Kerimi ezberleyen ve Kur'ân muallimliği yapan Ubâde Bin Sâmit (r.a.) bir İslâm öncüsüydü. Her gittiği yeri ilmiyle fıkhî bilgileriyle ve nûruyla doldururdu. Fahri Kainat (s.a.) Efendimizden 181 hadisi şerif rivayet etmiştir. Hadis naklinde çok titizdi. O kadar ki rivayetlerinde:
"Resûlullah'tan (s.a.) bizzat dinledim. Resûlullah'tan (s.a.) duyduğuma şehadet ederim." şeklinde ifadeler kullanırdı. Her hareketinde olduğu gibi özellikle hadisleri son derece itina ile naklederdi.
O, hayatını insanlara dinini öğretmekle geçirmiştir. Başka bir vazife kabul etmemiştir. Çünkü Resûl-i Ekrem (s.a.) ile aralarında geçen şu hadise ona çok tesir etmiştir. Şöyle ki:
"Resûlullah (s.a.) Ubâde Bin Sâmit'i (r.a.), zekat tahsiline göndermek üzere yola çıkınca: "EyVelid'in babası! Allah'tan kork, Kıyamet günü boynunda bağıran deve ile veya böğüren inek, meleyen koyun ile mahşer yerine gelme"diye nasihat eder. Ubâde (r.a.):
"Böyle mi olacak ya Resûlullah!" der. Efendimiz de:
"Allah'a yemin ederim ki evet öyle olacak ey Ubâde. Ancak Allah'ın merhamet buyurdukları müstesna.' buyurur. Bunun üzerine Ubâde (r.a.): "Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben de bundan böyle bu gibi işlere girmem" der.
Hayatında hep bu tür vazifelerden uzak kalır. Hz. Ömer (r.a.) halifeliği sırasında ona, insanlara dinini öğretmek dışında hiçbir vazifeyi kabul ettirememiştir.
BİN KİŞİYE BEDEL YİĞİT
Ubâde Bin Sâmit (r.a.) hayatını bir mübelliğ ve cihat eri olarak geçirmiştir. Bedir, Uhud gazvelerinde bulunmuş, Hudeybiye, Huneyn, Suriye ve Mısır seferlerine de katılmıştır. Mısır'ın fethinde Amr İbni As (r.a.) Hz. Ömer'den (r.a.) yardım istedi. Halife Ömer dört kişi seçip gönderdi. Komutana da: "Her biri bin kişiye bedeldir." diye bir mektup yazdı. Ubâde Bin Sâmit (r.a.) o bin kişiye bedel yiğitlerden biridir.
HALA SULTAN İLE EVLENDİ
Sevgili Peygamberimizin süt teyzesi, Kıbrıs'ta Hala Sultan adıyla anılan Ümmü Hıram (r.anha.) ile evlenen Ubâde İbni Sâmit (r.a.) 655 m. tarihinde 72 yaşlarında olduğu halde Filistin tarafında Remle denilen yerde hastalanır ve orada vefat eder. Oğlu Velid babasının son anlarında: "Babacığım bana vasiyyette bulun" der. O da: "Oğlum! imanın lezzetini tatmak, ilmin özü olan hakikate ulaşmak için, kaderin, hayır ve şerrine inanmak lazımdır" der. Oğlu: "Babacığım! kaderin hayır ve şerrini nasıl anlayabilirim?" diye sorunca: "Sana gelmeyenin sana isabet etmeyeceğine, sana isabet edenin de muhakkak sana geleceğine inanırsın." diye cevap verir. Cenab-ı Hak bizleri bu teslimiyette eyleyip Ubâde'nin (r.a.) şefaatlerine nail kılsın. Amin.
Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1994 - Mart, Sayı: 097, Sayfa: 026
YORUMLAR