Üç Kişilik Cemaat Nasıl Saf Tutar?

Üç kişilik cemaat nasıl saf tutar? Üç (3) kişilik cemaatin saf tutması ile ilgili hadisler…

Enes bin Mâlik radıyallahu anhdan:

Enes’in büyük annesi Müleyke yaptığı bir yemeğe Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi davet etmişti. Ondan biraz yedi, sonra:

“Kalkın size namaz kıldırayım,” buyurdu. Enes diyor ki:

Hemen kalktım. Bizim bir hasırımız vardı. Çok durduğu için kararmıştı. Onu su ile yıkadım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun üzerine durdu. Benim ile bir de yetim, onun arkasına saf olduk. Ve bir ihtiyar kadın da bizim arkamıza durdu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize iki rekât namaz kıldırdı. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazdan çıktı. (Ebû Dâvûd, Salât, 71/612; Buharî,; Müslim,; Tirmizî, Kitâb’ul-Ebvâbü’s-Salât, b. 173, n. 234, s. 454, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. Mevkıfü’l-İmam, n. 802, s. 84, c. 2)

*

Abdurrahman bin Esved radıyallahu anhın babası Esved radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Alkame ve Esved, Abdullah’ın (İbn-i Mes’ûd’un) yanına girmeye izin istediler.

Kapısında epeyce oturduk. Bir cariye çıkarak onlar hakkında Abdullah’tan izin istedi. Abdullah da onlara izin verdi. Sonra kalktı onunla benim aramda namaz kıldı. Ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin böyle yaptığını gördüm, dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 71/613; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. Meşkıfü’l-İmâm, n. 300, s. 84, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Bu hadis-i şerif cemaat iki kişi ve daha az olursa imamın öne geçmeyip cemaatin arasında duracağını savunan İbn-i Mes’ûd ve Ebû Yusuf’un delilidir. Ulemânın umumu, cemaat iki kişi ve daha çok olursa imamın önde, cemaatin arkada safta durması gerektiği görüşünde bulunmuşlardır.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

CEMAATLE KILINAN NAMAZLARDA SAF DÜZENİ NASIL OLMALIDIR?

Cemaatle Kılınan Namazlarda Saf Düzeni Nasıl Olmalıdır?

NAMAZDA SAF DÜZENİNİN ÖNEMİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Namazda Saf Düzeninin Önemi ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.